1 Mart 1971
MEVLÂNA’yım ben!
1 Hoş gördüm. Geldiğim yeri değil. Günümüz yazıldı, yolumuz
açıldı, ne geçenden ne seçenden ayrı görüldü. ‘AŞK’ımız gönüllere gömüldü.’ desem
yersiz. Gün geldi, volkan gibi kaynadı. AŞK odun ateşine benzemez, kulunu
dert diye bezemez. Kul kendi dertlenir, olmayanı dert sanır. ‘Sende olan
olağandır, olmayan esirgenendir.’ dersin.
2 Sessiz yersiz olunmaz, yer yerinden sebepsiz oynamaz. Almakla vermek,
kulu yanıltmaz. Ham meyve yenmez, gayeler anda olmaz.
Beklense olsun, sabra yer verilsin; kimse dert etmez.
3 Meyve ağacının talibi meyveye, meyvesiz ağacın talibi
gölgeyedir. Yapraksız ağaç odun olur, o da kulu ısıtır. Hiç biri yersiz
değil, yolumuz sözsüz değil. Yumağın sarılışı, olayın
soruluşundan ayrı. Demeyin ‘Gelse gayri.’ Yumağa yol arar,
‘Gelsem?’ diye sorar.
4 Yolunu sorana deyim. Açtığın gönül kapın; günden değil,
doğuştan. ‘Hatam var mı?’ dersen; gelişten, ÖZ’den değil. Gelişten
maksat; olayların gelişi, kulu yanıltışı. Kul hatasız olmaz, hata
olmadan doğru bulunmaz. Kulu kula tanıtan sözü müdür? Asla. Hatası veya
atâsıdır. Kulu sevmekle, hatasına yorgan örtmüş olursun. Kulun hatasına
yorgan örtersen, kendini kazanırsın. Nasıl ki eline elma alsan, elmada çürük
görsen atar mısın? Atarsan kaybedersin, elmadan yiyemezsin. Sadece
çürüğünü çıkarırsın, kalanı yersin, kendin kazanırsın.
5 Yolda giden ne görür? Ayağında ne sürür? Yüklü giderse yorulur. Yol
istersen yük alma. Aynayla aldığın, yolunu gördüğündür. Müsterih olasın,
suyun derindir.
6 Ummak güzel. Umduğunu bulmadın mı,
yanılmakla vakit geçirme. ‘Verilendir en güzel.’ de. Yamayı güzellik bozulmasın diye mi, açığı
örtsün diye mi koyarsın? De bana, ‘Güzellik bozulmasın diye.’ Dünyanın yaması, kullara
verilen EVLİYA’sıdır. Müstesna olayı mucize demeyin. Kulun yaratılışı
mucize değildir, kulun EVLİYA oluşu mucize değildir. Neden değildir?
EVLİYALIK elbet ALLAH’tan gelir. Çünkü sevgili kullarına rehber gönderir. Rehber
gönderilen kullar, muhakkak sevgili kullarıdır; şüpheniz olmasın. Sözüm alanın,
sahip olanındır. Ne sana ne ona, cümleye.
7 Kumun tanesi sayılmasın, kuldan kula söz gelmesin. Aymak kulun
vazifesi, saymak ALLAH’ımın. Saymaktan maksat; günahını, sevabını.
8 DEDE’niz, kızmayı dünya gününde bilmedi. Günümüzde olaylara özel
yerler verildi. Yumağına düğüm olsa, gelse eline takılsa; sakın dert
etme. Çözümü işten değil, gelen sana dert değil. Engel olmaz, yoluna
durmaz, dursa da söz almaz. Ne sözüne söz kat, ne ‘Kötü.’ deyip yabana at. Yanılanı
ALLAH’ıma havale et. Sebep olsun, yolu dönsün. Yumuşak oluşun, ona
sözde kuvvet verir. Unutulmasın, kuvvet ALLAH’ımdadır. Sen ALLAH’ıma havale ettiğin
olayda kuvvetli çıkarsın, gönlünü ferah tut. Sağlık kula, varlık bize!
9 Aranızdayım dilendiğim an. Çağırın gönül yolundan, umulduğu
gibi gelir, sana elini verir.
10 Yol açılır, gün seçilir, gülde şebnem sevilir. Günün ışığı,
karanlığın örtüsüdür. Gülün yüzündeki damla, geceden olur. Günün ışığı
geceyi örter. Açalım, göz yaşını diyelim. Dedim sana, inancın günden
değil doğuştan. İnanmış olana yol açılır. Yolu açılanın
şüphesi olmasın. İnanmayan yol bulmaz, zaten aramaz. Yumak sarıldıkça,
düğüm çözüldükçe hatalar görülür, tecrübe edilir. Diğer düğümler
daha kolay çözülür. Çünkü sabra yer verilir.
11 ‘Yerden mi gitsem, sudan mı geçsem?’ diyene söz etmeyin. Gayesi ALLAH’ıma
varmaksa, nerden gitse varır. Varış gönül yolundandır.
12 Gümüşten geçilmez, altın yol satılmaz; dileyene açıktır. Yolum yolundur.
MEVLÂNA elindir, evet ULU’ndur. ‘Ya senin kim?’ mi desem, ULU’nu bildirsem;
yolunu arar mısın, ‘Kim?’ diye sorar mısın, aynaya bakar mısın? Aynayı elinden
bırakma, ne var ki aynaya hüzünle bakma. Hüzünle yüzün karanlık gelir, kaderin
aynayı elinden alır. Hüznü bile neşeyle karşılarsan, neşeyi
hüzne yorgan etmiş olursun. Yazılar okunursa; her kul kendi gönlünce nasip
alır, destisini doldurur. Çeşmemiz akar, ne biter ne kesilir. Suyunu alan,
yolumu bilen gelsin alsın. ‘Yeter.’ demem, şikâyetçi olmam.
13 Aştığın zorluk, sana dert olmasın. Geçen gün deftere
yazılmasın, ‘Dert.’ deyip okunmasın. Yazdıysan bile, kapa koy rafa. Geleceğe
şüphesiz bak. Şüphen, hayır yolunda olsun. Çünkü ALLAH’ım, şüphe
eden kulunu şüphesinde yanıltmaz. İyi beklersen iyiyi bulursun. Aynaya
bakış misali. Beklersen, ALLAH’ıma havale edersen; en güzelini bulursun. ALLAH’ım
esirgemez, kulunun niyazına ‘Hayır.’ demez. Sebep halk eder, er veya geç oldurur,
bekleyen kuluna buldurur. ‘Nerden?’ dersen; ne senden sorar ne benden, en ince
hesabı ondan, BÜYÜK GÜCÜ’nden.
14 Sakın beddua etme, kula ‘Kötüdür.’
deme. Ne kulun kötüsü, ne yolun katısı olur. Yeter ki ALLAH’ımın YÜCELİĞİ’ne
sığın. Eğer ALLAH’ım izin verse, dağdaki ormandaki vahşi
hayvan şehre gelse; ne olur? Olanı bilirsiniz, elbet zarar gelir. Ne var
ki her şey yerli yerinde, her yaratılan kendi bölgesinde. Sen oraya gitsen
sana saldırır, o buraya gelse sen onu bırakmazsın. ALLAH’ım öyle yaratmış,
her şey yerli yerinde. Yerini bozdun mu, düzeni kuramazsın. Yumağın düğümünü,
ALLAH’ıma sığınmazsan kolayca çözemezsin. ALLAH’ıma sığın,
niyaza dur. Niyazın lisanı olmaz, ALLAH’ım gönülden geçeni ‘Sepetten.’ demez. Olayı
görür, hak olanı ayırır. Deniz karaya taşmaz, kara denize inmez, yürüyen
kul dönmez, gönülden yanan sönmez.
15 Almakla vermek birdir, bastığın
yerdir, vardığın YÜCE’dir. Aldığını ver ki, yükün olmasın. YÜCE’ye
varmaya hafif olunsun. Dedim yolda yük zor gelir. Yanılmayın yükten maksat güğüm
değil. ALLAH’ım nasibi ne vermişse, kul ona sahip olur. Dediğim yük,
kulun dünyada üzerine aldığı, sahip olduğu
itiyatlarıdır. Kul gönlü kırmak, kul hakkı yemek, kula söz etmek, hatayı yüze vurmak, ALLAH’ımın VARLIĞI’nı
cehennem ateşiyle gölgelemek. Kul korkuyla değil, sevgiyle ALLAH’ıma
varır. Sevgi güzellikleri görmeyle ateşlenir. ‘Kula iyilik yapayım.’
dersen, yaratılanın güzelliğini anlat. Daha önce de dedim, elmanın
çürüğünü at. Her yaratılanın, güzellik gibi bir kusuru da vardır. Kusuru örtüp
güzelliği değerlendirirsen, sen de cümle de kazanmış olur.
16 Sözümüz günde son bulur.
17 Olduğuna değil olacağına bak. Aydınlık, bekleyenin
vardığı neticedir.
(Tebliğin
sonu bulunamamıştır)