22 Eylül 1972

MEVLÂNA’yım ben! 

1 Mümin olanlarla, yolu bilenlerle, yolumuza uyanlarla meclisi kurduk, cümlenizi selamladık.

2 ‘Almadık.’ demeyin, sohbette gönüle hata yüklemeyin. Gönüller paktır. Müsaade edilen, denir. Yemeyen aç kalır, çok yiyen hasta olur. Almayı bilene, bildiğimizce veririz. 

3 Akan dama ‘Akma.’ dersen, durur mu? Akan damın çatısı kurur mu? Deftere yazılan, yürüyüşe varır mı? Hoş görülen sohbet, tekrarlanır mı?

4 Sohbetin en güzeli, tekrar-tekrar açılandır. Çünkü her açılışta, mana değişir. Her değişen manada, kul gelişir. 

5 ‘Yerilsin alalım, yazı ile bulalım.’ derseniz; sohbetin yerinde kalırsınız. Mesire gidersen, tek ağaç altında mı oturursun? Dolaşır gezersin, subaşına inersin, güzelden güzeli ararsın, gazelden yaprağı sorarsın. Gölgede güneşi ararsın, güneşte ateşi ile yanarsın. Sohbetin safhalarıdır bunlar. Gelip geçen sohbet, gidişe vasıta ile varayım demeye benzer. Tekrar edilen sohbet, içinde yaşamaya benzer.

6 Ağaçta çiçeği gördün mü, güzel diye sevdin mi, mevsimini bekledin mi? Beklemek, bulmaktır. Kasrına muhabbet beklersen; kahrını da kabullen ki, ‘Yeter.’ dendiğinde yürümeyi bilesin.

7 YUNUS’um der ki: “YUNUS oldum geldim, duvarı mekan bildim. Başımı dayadım, gövdemi yamadım, gönlümde saraylar doldurdum. Güzellere kapıları açtım, çirkinlerin önünden geçtim. Ta ki KASRI’na gönül koydum, gönüldeki sarayları yıktım. Döndüm baktım ki; güzel daha güzel, çirkin ondan güzel. ‘Nerden geldim, öyle gördüm, hangi binayı ben kurdum? SARAYIN, NUH’un gemisinde mi buldum?’ dedim, gafletimden utandım. Kendi kendime sordum; ‘Aynaya bak gafil, güzel misin?’ Aynaya bakanda gönülde ateş yandı.

8 Güzelin yaratılmadığından mısın? Güzel olmayan O’ndan değildir. ‘Güzel olmayan var mı?’ derseniz, gönlünü yokla derim. Müspet cevap almışsan, kendini kutla derim.

9 ALLAH’ımdan çirkin, sadır olmaz. Kulun gönül gözü kör ise, güzelde çirkin bulur. Şaşkın baktığın her olağanüstü hadise, aslında müspet olaydır. Kuğuya güzel diyen, güvercinde muhabbeti bulan, düşündü mü? ALLAH’ım her güzelliği bir yarattığına verse, dünyanın düzenini bulamazsın. Her yarattığını, bir meziyet ile güzelliğe örnek göstermiştir.

10 Suyumuz öyle geniş ki; ne ağırlık bulur, ne bir kulunu bırakır. Günümüz yeterince görüldü, sohbetimiz derildi, sözümüz tesviye verildi. Yuyanın olmuşum, gönlüne dolmuşum, sepette boş yazıyı bulmuşum. Boş yazıyı geç, yolunda güzeli seç. ‘Güzel nedir?’ denirse, ‘ördüğüm görebildiğim her şey.’ de. ‘Demek’ten, de.

11 Yönsüz kalınmaz, yolsuz bulunmaz. Kainatın sırrı, bir kulun aklı ile bulunmaz. Bulunan da çözülemez. Mesafeye gönül koyma, ‘Gidersem uyar mı?’ deme. Uymayan, ALLAH’ımdan gelmez. ALLAH’ımdan her gelene, mümin kul gönül koymaz. Dert ALLAH’ımdan değil, kulun kuruntusundandır. Eğer bacanı açtı isen, ‘Dumandan boğulur muyum?’ deme.” dedi selamladı.

12 “Kakıttığın taşta, dürttüğün başta, O’nu düşün ki; ayağına-eline, sahip olasın.” dedi söze YUNUS’um girdi:

13 “YUNUS oldu isem, adımı dünyada koydu isem; adım ile değil, gönlüm ile vardım. Ayağımı sahile koydum, elimi hak diye kullandım. Güneşin olmadığı vakitte, aydan ışık beklersin; aydan gelmediğinde, yıldızlara bakarsın. Vakti ondan sorarsın, yönünde önüne katarsın. Güneş’in vergisi, yıldızlarda müşahede edilir. Sen aslında yıldızda Güneş’i gördüğün için ona uyarsın. Hiçbir yıldız, Güneş’ten başka bir yerden ışık almaz.”

14 Kasrını dağıtan, mülkünden uzak kalandır. Beden ile inşa edileni dağıt ki; nerden gelip, nereye gideceğin perdenin açılışını, dünyadan bilesin, gömülmeden bedenini bulasın. KABE’nin sırrı KABE’de gizlidir. Kulun sırrı, gönlünde gizlidir. Her sır anahtarı, ULULAR’ın elindedir. Cezveye koyduğun, fincana döktüğün, kuluna ikram ettiğin; O’nu hoşnut eder. Neden? Sohbet verdim. Konuğun geldi ise, sohbeti bildi ise. Her sohbetin kapısıdır. Söz açmayı dileyen, ağız yoluna verendir. Ağız yolunu açan, sohbete gönül koyandır. Kahvemizi içtik, sohbete geçtik.

ALLAH’ıma emanet olunuz.

ALLAH’a ısmarladık.

LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RESULULLAH

sadır: çıkan, meydana gelen
tesviye: bir sonuca bağlama. düzleme, seviyelendirme,