13 Haziran 1985 Perşembe

MEVLÂNA’yım ben!

1 Duyduk güzel her sözü, güzele açılır gözü. Değirmene su gelse, dönen dolabı sorsa; buğdayını öğütene, yerinden geleni eğitene selam verirdi. Cümlenize selam olsun, yeni doğacak ayda, bulutsuz semaya baksın.

2 “DOST’un YOLU açıktır, gelenlerle bütünleşir.” dedi, YUNUS’um sözü aldı:

3 “Yazı yazdım havaya, suyu koydum kovaya. Söz dilde, gönül dalda, cümle uyumlu halde. ‘Gel sürüyü güdelim.’ dediler, beni yanına aldılar. Gördüm ki, dilde olan gütmez, kovadaki yetmez. Gezeyim göreyim, akan suda simamı sorayım; ‘Al götür.’ derse, yemeniyi giyeyim, her adımı sayayım, gönüle cümleyi koyayım. (Adımdan murad nedir?) Doymayı denemezsem, durmayı bilemem. Yolda gidene adım gereklidir.” dedi, YUNUS’um selamladı.

4 “Her günümüz güzeldir, bu günümüz özeldir. HAK ADI’nı andıkta, gönüllerde buldukta; yakın, çok yakın oluruz, VARLIĞI’nda AŞK’ı ile eririz. Her yuvayı gezdik, -(KADİR GECESİ’nde mi?) EYVALLAH.- her düğümü çözdük, her niyazın verdiğini elden ele sunduk.

5 DOST dediğimiz, post bildiğimiz her zerrede alış veriş, yedi rengin gerçeğini yansıtır. Yolcu olan, yolda bekleyen her kuluna RESULÜ’nün selamını ilettik, VEYSEL adına söze geldik; MEYDAN’a geldik, ‘Görseler.’ dedik.

6 NUR’u ile NUR’lanan her bir zerre, milyonlarca yıldız misali parladı-parladı, bilsen bilmesen her zerren korladı. Semada ulaşılan, en güzel gün, en güzel an ve kulu için en güzel zan. (‘BEN, kulumun zannındayım.’ mı?) EYVALLAH. MEYDAN’da, sen ben değil cümlemiz oluştuk. Zamanda, dün bugün yoktur; şu an, yaşadığın haldir.” dedi, VEYSEL’im selamladı.

7 VEYSEL adı bilinsin, YUVA’da anılsın.

8 “Eyyam O’ndan, hayyam O’nun, doyduğum güzel O’na.” dedi, HACI BEKTAŞ sözü aldı:

9 “Dayanmayı bildimse ağaca, yerden aldığı güç ile güvendirir, dallarından meyvesini sulandırır.” dedi, HACI BEKTAŞ selamladı. (‘Hayyam’ nedir?) Eyyam; zamanın sürekliliği. Hayyam; diri kaldığım, yumuşak olduğum, DOST’u bildiğim kadar.

10 “Doğu’yu denedim, Batı’yı kınadım. Gördüm ki, Batı benden aldığını satar; Doğu Batı’dan geleni, ‘Haram.’ diye tutar. Batı, her çözümü KUR’AN’dan alır. (‘KUR’AN’da her şey mevcut.’ demek mi?) EYVALLAH. Olmayanı değil, olanı ilim çözer.” DOST ADI’na HAMZA DOST sözü aldı:

11 “Bağlamazsak düğümü, bilemeyiz düğünü. Aldık geldik soyunu, sevdik dedik huyunu. Doyduk selam diyenlerle, DOST ADI’nı bilenlerle. ‘YA ALLAH.’ dedik, her zerrede BİR’liği bulduk, doğuşa cümlemiz hazır olduk.

12 YA İLAHİ, yaprak-yaprak oldurdun, SEVGİN’i gönlümüze doldurdun, bizi bize MUHABBET’in ile buldurdun. Her anımız O AN ile bağlansın, gölgeler silinsin, duran gelen sevgi ile döllensin, doğruya eğrisiz belensin.” dedi, HAMZA DOST selamladı.

13 “Akan çeşme bol verecek, toprakta açan gülleri cümlesi görecek.” dedi, HACI BAYRAM sözü aldı:

14 “Her basamak dilendiği yere götürür, adımını attıysan; her niyaz beklendiği yerde bitirir, gönlünü sonsuza açtıysan, yerden göğe RABB’imin RIZA’sını seçtiysen.” dedi, HACI BAYRAM selamladı.

15 “VEFA ile girdik yola, KAYGUSUZ’da verdik mola. Bir ağacın gölgesinde, akan suyun ötesinde söyleştik. 

16 VEFA dedi ki: ‘Her lokmada binbir hizmet gizlidir, her nefeste RABB’imden himmet saklıdır.’

17 KAYGUSUZ sözden kalmaz, az lokmaya çok emekten dem vurmaz. ‘Sofraya gelsin de, her nasipli alsın da; dileyen övünsün, dileyen sevinsin.’ der, her lokmayı aldığında, RABB’inden gelene şükreder.

18 Niyazda beraber, yazda beraber, gönülden AŞK’ına sözde beraber.” dediler, sofraya gelen cümlesine selam ilettiler. 

19 “Yeşil fistan giydiğim, sarı deste aldığım, deryaya selam saldığım bilinir, SARI ANA diye anılır.

20 Olumsuz görmeden ömür yaşadım, elde desti her dileyene su taşıdım; yerden göğe yanan ateşi gördüm, doğruyu bilenden niyaza durdum. (Kız Lisesi yangını mı?) EYVALLAH. Kayguya düşmeyelim, gelen suya uyalım, taşmayalım. Yol açıldı ise geçilecektir, her kulunun nasibi seçilecektir. Kayguyu silelim.” dedi, SARI ANA selamladı.

21 “Her mum, yandığı yeri aydınlatır. Yerden göğe şahidiz.” dedi, MERYEM sözü aldı:

22 “Akan suya ‘Yetersiz.’ demeyelim; dost bildi isek, ‘Tutarsız.’ diye gülmeyelim; bende olanı, ‘Sende var mı?’ diye sormayalım. RABB’im, her kulunu VARLIĞI ile bezendirir, vergisi ile özendirir, bilgisi ile kazandırır; bilmeyeni elinden yolundan tutar, bileceğe getirir.” dedi, MERYEM selamladı.

23 “Pembe rengin verdiğine, yeşil rengin sardığına, mavi rengin sorduğuna sözümüz çoktur, ÖZ’ümüz TEK’tir.” dedi, PİR SULTAN ABDAL sözü aldı:

24 “Dağlar çağırsa beni, durmaz giderim; yollar çağırsa beni, her dileyeni elinden tutarım; deryalar çağırsa beni, ‘ALLAH.’ der kendimi atarım. ABDAL oldum DOST buldum, geldim sizlere sordum; ‘Elden ele alalım mı, RABB’imizi bulalım mı?’ ‘Olmaz.’ der misiniz? Ayak-ayak gideriz, sevginiz ile dilediğiniz her rengi güderiz.” dedi, PİR SULTAN ABDAL selamladı.

25 “BEHLÜL’e söz gelmezse, DOST ADI’nı söylemezse; ‘ALLAH. ALLAH.’ der de gelir, bir nefeste sözü alır.

26 Bağlamadan açtık kapıyı, her niyazda örttük yapıyı. Her dileyen gelsin, niyazını versin.” dedi, BEHLÜL’üm selamladı.

27 “NİYAZİ’ye derman dediler, eline ferman verdiler; ‘Git de yolunu alasın, kendini orda bulasın.’ NİYAZİ’de gam yok, dost çok.” dedi, NİYAZİ MISRİ sözü aldı:

28 “Her gittiğim sofrada az aş yedim, çok nefes söyledim, her adımda arkadan geleni peyledim. Doğruyu, bilen de bulan da geldi, çembere cümlesi katıldı. Her ayna yüzünü aynı gösterir, değiştiren bakışındır.” dedi, MISRİ selamladı.

ALLAH’ıma emanet olunuz.

ALLAH’a ısmarladık.

LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RESULULLAH