12 Haziran 1985 Kadir Gecesi
MEVLÂNA’yım ben!
1 KEVSER ŞARABI’nı içtik, ‘DOST.’ dedik en güzelini
seçtik; görgüde sevgide, dar geleni sildik. Selam olsun, aldığımız
selamlara cümlesi ADI’nı versin.
2 (KEVSER
ŞARABI’ndan murat nedir?) KEVSER; boyundaki damardan doğruya
getiren, AŞK’ına düşenin sözünü bitiren, gönlündeki dumanı silip
AŞK’ına düşüren. (Daha
açık veremez misiniz?) Bir damlası, bir hamleye bedeldir. Bağdan
toplamazsın, dilden katlamazsın; gönülden aldığın ile, kainata saldığına
ilhamdır. Maddeyi sildiğin güne, manaya güldüğün güne; KEVSER,
duyanın olur, var olmanın bilincine uyanın olur.
3 “Doğruyu bildim geldim, en güzel güne doldum geldim,
destiye KEVSER ŞARABI koydum geldim.” dedi, YUNUS’um sözü aldı:
4 “RESULÜ’nün himmetidir. MİRAC’ında aldığı,
RABB’inin kendisine sunduğu; Güneş’ten parlak, kardan ak, bal misali
tatlı, kainata yetecek katlı.
5 ‘Ümmetim ile paylaşayım, sunduğum her damlada
onlarla halleşeyim.’ dedi de RESULÜ, aldığı KEVSER ŞARABI’nı
onun ile olanlara payladı, ‘Daha gelene.’ dedi, peyledi.
6 Yerden göğe niyazımız BÜTÜN’edir. Dağlar
taşlar, kurtlar kuşlar hep eğilirler, ‘Bir damla alalım.’
derler; aldıklarına öğünürler, alamayanlar için dövünürler. (Alabilmek için, nasıl olmalı?)
KEVSER, RABB’imin sadece RESULÜ’ne sunduğudur; RESULÜ ümmeti ile
paylaşır.
7 DOST olalım, DOST kalalım, DOST’u gönülde bulalım,
KATI’na öyle talib olalım. Bir damlası bir ümmete çok gelir,-(Şah damarı ile ne ilgisi
var?)- her zerrede alan kulu çok görür. Bu gün, her zerremde göz vardır,
söz vardır. Doymayı diliyorsak, bu günde uymaya dönelim. Çünkü; MEVLANA’yım;
açık. Her zerre birbiri ile DOST olmuştur,-(KADİR GECESİ’nin özelliği mi?)
EYVALLAH.- her zerre birbirine DOST selamı vermiş, kim olursa olsun her
yaratılmışın zerresi,-(KEVSER’in
dağılışı mı bu gece?)- hücresinden çıkmıştır. EYVALLAH. (KEVSER’in bu gece
dağıtıldığı gece mi oluyor?) EYVALLAH.
(Resim
verilir: Kökü, dalı, yaprakları ile bir fidan)
8 Kökü, dalı
yaprakları, çiçeğini açacak, yeni nesli seçecek; tozlaşmazsa üremez, toprak aldığını süremez.
Gönlündeki çiçeğin açması, yeniden yeniye geçmesi için hayat suyu
gereklidir.
9 HAY. (Bu
gece, HAY VASFI’nın bol şekilde dağıtılması mıdır?) EYVALLAH. (Sadece bu gece mi
dağılıyor?) Her an verilir; ne var ki, zerrelerini DOST kılan,
hücrelerini her daim zerrelerine açık tutabilen. KADİR’de, bütün hücreler
açıktır. (Uyanmamış
zerreler de mi bu gece uyanıyor?) EYVALLAH.
10 BAĞIŞLAYAN, RAHMET’i bol OLAN, AYIRMAYAN,
ADİL OLAN ALLAH’ım; SEN’i SANA ben getirsem, benden SANA DOST olur mu?
ALLAH, ALLAH, DOST’um ALLAH. ALLAH, ALLAH, AD’ın andım, dizimi postuna koydum,
doğruyu öyle buldum. Yandım ALLAH yandım SANA, SEN CEMAL’in göster bana.
Dağlar selam verdiyse, gönülden alana yolum düştüyse, cümle alem
‘ALLAH.’ diye SANA koştuysa; benden SEN’den alanlardır, SEN’i bende
bulanlardır. Selam olsun cümlesine, selam olsun cümlenin her zerresine.
11 Açıldı semaya eller, döküldü AŞK’ın için diller;
ALLAH. ALLAH.’ dedi de gönüller, cümlesi aldı KEVSER’den nasipler.”
12 “ALİ diye geldim söze, ‘Dallar. Yapraklar.’ dedim
size. O AĞAÇ’ın güllerine, ‘HAK.’ diyenin yollarına, doğruyu
bilenlerin hallerine selam verdik geldik, DÖRT MELEĞİ’ne dört hali
sorduk:
13 CEBRAİL dedi ki: “Adım-adım gelirler, HAK
EMRİ’ni bilirler.”
14 AZRAİL dedi ki: “DOST olduk, DOST kaldık,
DOST’luğu sefere saldık.”
15 MİKAİL dedi ki: “Her nefes sayılıdır,
gönüllerde O GÜN kayıtlıdır.”
16 İSRAFİL dedi ki: “Bilgide görgüde
BİRLİK’e katılırlar, sorguda yargıda HAK ADI’na atılırlar.”
17 Selam olsun bilenlere, ‘Huzur.’ deyip O GÜN’ü
bekleyenlere.
18 OMAR’a sordum: “Dumansız kalsınlar?”
Dedi ki: “Neden duman
alsınlar?”
19 OSMAN’a sordum: “Doğruyu eğriyi bilsinler?”
Dedi ki: “RABB’imden
gelene gülsünler.”
20 EBUBEKİR’e sordum: “Alsınlar versinler?”
Dedi ki: “Alırlar
verirler, kime saklarlar?”
21 MUSA’ya sordum: “Bedende mi RUH’ta mı?”
Dedi ki: “Bilgi, her
zerrede. (Zerre nerde?)
Zerre, beden ile RUH’u birler.”
22 İSA’ya sordum: “Sevgide mi saygıda mı?”
Dedi ki: “Sevgi olan
saygıyı bilendir.”
23 DAVUD’a sordum: “Yargıya düşende mi, sergiye
taşanda mı bilgi mevcuttur?”
Dedi ki: “Bilen
yargıya düşmez, ne gelse şaşmaz.”
24 RESULÜ’nün Yolu’na, cümlemiz girdik koluna. Sorduk;
‘Müslüm olan ile misin, müslümü bilen ile mi?’ “Meyus olma ya ALİ.” dedi.
“Gelmiş geçmiş gelecek, cümlesi ümmetimdir; gönlümde olan sevgim,
Güneş misali ziynetimdir. Nasıl Güneş, her yaratılmış ile
oluşur buluşur; YA ALİ, O GÜN’de oluşacak her zerre ile
buluşacağız." ‘ALLAH! ALLAH!’ dedim de, her zerremi kainata saldım,
cümleniz ile bu güne geldim. ALLAH’ım her birinizden RAZI olsun, boyundaki
damardan aldığınız damla, her zerrenize yayılsın.”
MEVLANA’yım!
25 (Kalpteki
kara nokta çıkıyor ortaya?) EYVALLAH. Meyvenin çekirdeği. Göz-göz
oldu varlığımız, kalmadı gönülde zorluğumuz. Niyaz ile girdik söze,
‘DOST! DOST!’ dedik sevgimizi verdik size. ALLAH’ım cümlenizden RAZI olsun.
ALLAH’ıma emanet olunuz.
26 (KUR’AN’da,
‘Onlar orada ebediyen kalacaklar.’ deniyor. Açıklar mısınız?) O GÜN’ü;
bilen ile bilmeyenin bekleştiği, idraklerin aklaştığı
yöndür, zandır. (‘Öyle
zannediliyor amma, aslı budur.’ mu demek isteniyor?) EYVALLAH. Zamanı
sildiğin anda, ebediyet zanda kalır.
ALLAH’a ısmarladık.
LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR
RESULULLAH
|