3 Ekim 1969
MEVLÂNA'yım ben!
1 ‘Geldim.’ desem yersiz gitmedim, veda etmedim, ALLAH'a ısmarlamadım,
duamla mühür basmadım. Gitmek gelmek yok. Değil. Numuneyi verdim, döndüm
durdum, gördüm sevindim.
2 Mana alemini bölmek, pencere açmak dilersin. Oldum geldim, manevi
olana kıymet verdim, öyle dileyene yol açtım. Pencere mimar ister, açmaya izin
ister. Pencere açmak başka aleme, ALLAH'ın İZNİ ile olur. Dünya
işine benzemez, rüşvet versen almaz. Kulun kula ricası, kulun yardımı
ile olur. Kulun ALLAH'a ricası, gönül yardımı ile olur. Kulun ULU’ya ricası,
ALLAH'ın İZNİ ile olur. ALLAH İZİN verince, kulun duası
kabul edilince; ULU’ya yol verilir, kuluna gönderilir.
3 ALLAH’ımın ADI’na, kurban oldum YADI’na. Andım durdum, gördüm vardım.
ADI’nı sunmak, izin almak, kula vermek, dileğin olsun. MEVLÂ’m göstersin,
layık olan kuluna maniyi kaldırsın. Mümin gönül uyanda, ALLAH'ım
verdiğinde; münasip yola koyar, dileyene pencere de açar. Mümin; amade
olur, muganni olanı uyarır, gönül yoluna uydurmaya, manayı bildirmeye
çalışır. Mümin olmak, yoluna gitmek, ‘Yalnız ben.’ demekle olmaz. Sen
oldun; olmak dileyen, yolunu bilmeyen kuluna da hizmet gerek. Olmaz, vazifeler
taksim edilir. Aynı yol olmaz, öyle beklenmez. ALLAH'ım versin, kuluna hizmet
ettirsin; onun yoluna, benim koluma kuvvet koydursun.
4 Manayı bildirmek, MEVLÂNA’nın tek başına hizmeti değil.
Dünyaya gelmiş göçmüş EVLİYALAR, çeşitli yol almışlar,
O'na uyan, gönül koyan kullar da O'nun YOLU’na hizmet etmişler. Yol,
ALLAH'ın. EVLİYA’nın yolu gönüldedir. Gönül yolu uyan, uyanı çağıranda
hizmet eder.
5 Dileğin olacak, biraz sabret gelecek. ‘DEDE’m.’ dersin, ‘Duyacak
kim?’ deme. Bilirsin, ‘MEVLÂNA HAZRETLERİ geldi.’ dersin. Onun yolu bana
uydu, gönül ALLAH'a verdi, ateşi yandı. Yansın yanasın, ahireti bulasın,
ateşini veresin, sorduğun duanı edesin. ALLAH'ın İZNİ, MEVLÂNA’nın
azmi, seni yola mı aldı? ALLAH'ım sundu, gönülden uydu, yumağını HAK
YOLU’nda sardı. Olasın, dileğini bulasın. Çok deme, olduğu kadar;
duman koyma, verdiği kadar; çok sorma, duyduğu kadar. Olanı gör,
diyeni duy. Sorma, ‘ALLAH'ım.’ de sığın, şüphe etme.
6 Okuduğun dua yüce, O'nun adı, YÜCE KATI. Sunduğu
şerbeti iç, kandili seç.
7 Buraya sorana, yol dileyene yazarım. Görünüp kayıp olan, sana hayalden
gelen; yumağın uyduğu, sesini duyduğu için gelir. Gelen alemin ULU’su.
MEVLÂNA sevgisi bol olan ALADDİN, SELAHADDİN. ALADDİN KEYKUBAT,
SELAHATDİN ZERKUBİ. Hayali rüyayı geç, anla. Dünyadan geçtin, altın
yolu seçtin. SELAHADDİN gönül yolunu gördü, “Bana uygun.” dedi. “Olamam,
gümüş yolu bırakamam.” deme.
8 OMAR der ki: “Meclis kurula, yürekler yunula, mümin yola girile. Olanı
gördük.”
9 ‘MEVLÂNA dedi ki: ‘Adalet yolun, gönüller kulun, mahzun olan yolun
edilir.’ ’ desem. Soranı gördüm, olmasa dedim, YUVA yunar mıydı, GARİB’e
layık görülür müydü? ÇAKIR’ım yolun mümin, ALLAH'tan korkun. ALLAH'ı bilmeyen,
andığını demedim, yolunda gitmeyen. ‘ALLAH'ım’ der haram yer, ‘ALLAH'ım’
der, kula söz eder; ‘Ben müminim.’ derse; olur mu, ‘ALLAH'ın YOLU’nda.’ denir
mi? Kulun ölçüsü ALLAH’ta. Deme ÇAKIR, mahzun olma. Ölçün verildi, layık
görüldü. YUVA’ya gelindi, meclis kuruldu. Vazifen yüce. Şaşma, dönme,
ALLAH'tan dile.
10 Kandili bil, yumağın yoluna sarıl. Sana kandil gösterilir. Yüzüne
dizine değil, gönül gözüne bakarız, birbirimizi o gözle görürüz.
11 SELAHADDİN’in eşi, onun kapı yoldaşı. Düşündü
durdu, güğümünü gördü, şaştığını anladı, ALLAH’ından af
diledi. Onu anlattık. Nasibini düşünmek, kulun değil ALLAH’ın İŞİ.
OMAR der ki: “Verdim dünya kuluna, havale ettim ALLAH’ıma. ALLAH’ımın
verdiğini, O'nun YOLU’nda harcadım. ‘Gine verir, kulunu görür.’ dedim, şüphe
etmedim, aç kalmadım.”
12 DEDE’ye doymayan, gönül vermeyen kullar; ALLAH'tan dilesin, ALLAH
sundursun. Niçin kulun kendine DEDE bulmuş, ALLAH'ına yalvarmış.
ALLAH sevdiği kuluna gönderir, ULU’sunun yolunu nasip eder. Yol benim
değil, ALLAH’ın; kul benim değil, ALLAH'ın; gönlü benim değil,
kulun. Ben aracı, ALLAH'tan hayır dileyici. ALLAH'tan gelende hayır görürüm,
kulu şaşmasın diye uyarırım; vazifem bu. Aracı olmaz. ALLAH'la kul
arasına girilmez. Layık olan, yol arayan, REHBER soran kuluna; ALLAH gönderir,
vazife verilir.
13 Duaları, yerinde okuyun. Dualar gönülden, semalar kutuptan olsun.
Dönmek değil, varmak gerek. Mümin olan koşsa da, ‘ALLAH’ deyip yalvarsa
da; semadır. Oturmakla varılmaz mı, ALLAH gönülden anılmaz mı? ALLAH'a varmanın
ölçüsü-duası yok. ‘Müminim.’ demekten çok, gönül açmak gerekir. ‘ALLAH.’ dedik
geldik, diyeni gördük, yolunu verdik. Dolaşıp gelelim, dualar edelim.
14 Cümleden selam dedik. ALLAH'ın SELAMI kalmasın, kul hayale dalmasın.
Düşündüğün; dünya yolunu ayırır, kulun gönlünü eğirir. Olmanın-gelmenin,
NURU’na ermenin manisi; dünya gaileleri. Dünyadan geçersen, ahireti seçersen; NURU’na
erersin. Aldım, kabul ettim, götürdüm; mutlu günler dilediler, ‘ALLAH NURU’nu
göstersin. Dünya gailesinden uzaklaştırsın, uzaklaşmalarını layık
görsün.’ dediler.
15 Mümin kulun yuvası, niyetine ermesi, MELEKLER’in gelmesi; öd
ağacı kokusu verir. MELAİKE gelende, kul gönlü yuğulanda; ‘ALLAH’ım’
deyin, NURU’na erdirmesini dileyin. ‘Yuvama gelen, kokular veren
MELEĞİ’ne uydum, gönülden yandım. Duamın kabulü YÜCE KAT’a gelsin, MELEKLER’in
bana müjdeler versin. AMİN.’ Oldu duan GARİB, sağına-soluna
aldığın münasip. Solunda olan, dumanı dağıtır. Yuvanıza duman
vermeyin. Olmayın, kula sebep vermeyin. Günahı bilen, işlemez, iş
tutmaz. Yuvanın kutbu erkek, yuvanın kuşağı kadın. Kutupla kuşak
el ele verir, ikisinin arasında yaşanır. Kutupta, kuşakta olan
yaşamaz; kuşakta, kutupta olan yaşamaz. ‘Gel yaşa.’ dersen,
günah işlersin; olana uyarsan, yola girersin. Dersen ‘Bana uy’, uymak sana
da düşer. Uymaya zorlamak, sıkıntı vermek; günahtır. İklimi bulmak,
kula yol verir. Mevsimler ayrı. Yuvanın da yazı-kışı-baharı vardır. Sıra
gelir, yağmur yağar. Yeter ki tedbir almakta yumuşak yol bulmakta...
Düşündüğün olur, her yuvada görülür. ALLAH'ım ocağı tüttürsün,
dışardaki soğuğu yuvaya sokmasın. Yuva sıcak olunca, mevsim
hoş geçer. Manadan ayrılma, dışarıda olanı içeri alma, yuvana duman
koyma. Her yerde bahar güzel, yuvada da güzel. Mananın kıymeti; kötüyü anmamak,
yuvaya koymamak.
ALLAH’a ısmarladık.
LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR
RESULULLAH