4 Kasım 1969 

MEVLÂNA'yım ben!

1 Yuvaya geldik, OMAR’dan selam getirdik, selam verdik. Cümlenizden ALLAH RAZI olsun. 

2 Olan, uyan, HAK SÖZÜ’nü duyan, ALLAH'ın EMRİ’ne boyun büken kullarını gördüm. Cümlenizin, yuvanıza hayır, gönlünüze iman diledim. O günden geldim, bugüne vardım, gelenin sözünü duydum, ona uydum. Dumanını dağıtsın, gönlünü açsın, ‘Layık mıyım?’ demesin. ALLAH’ımın her kulu, her zerresi ile O'nu anmaya, O'na yanmaya layıktır. Çünkü her kulu O'ndan aldığı NURU ile yaşar, yaşar ve yumağını O'nun YOLU’na sarar. O'na uymayanın, manayı bulmayanın günü yoktur. Kulun dileği, ‘ALLAH'ım sundur.’ dediği an; ALLAH yolunu açar, o kul kötüden kaçar. ‘ALLAH'ım YOLUN’u diledim, YOLUN’a gönlümü adadım, amade oldum, müjde bekledim.’ Sana müjde vereyim, gönlüne atayım.

3 DEDE layık kulun meclisine girer, duasını eder. Dedim, ALLAH'ın her kulu layıktır benim gönlümce; ALLAH'ım İZİN verir, yolunca. Yol arayana benden olsa izin, meclisimiz milyonları bulurdu, her kul meclise gelirdi. Ama İZİN YÜCE’den. Kul ayrılır geceden, gönlü kara olan bilmez bizim heceden. ‘Olmasın, duymasın.’ desem, ‘Mahzun olanı duysam, niyetini çevirsem, ALLAH'tan dilesem.’ derim, gönül koyarım. Duamız YOLU’na, YOLU’ndaki kuluna 

4 Mümin kulun gönlüne selam verelim, ‘Bize uysun.’ diyelim, meclise çağıralım. Dünyanın yumaktaki düğümü çözülür, beklesen bitsin, yeniden gelir. Yolumuzu bul, sunduğumuz yunduğumuz günü bil. Açıldı gönül kapın, gönlün ALLAH’a yakın. Duman verme. Yumak münasip sarılırken, mana aranırken, yol sorulurken; bulunur, meclise gelinir, duman dağılır.

5 Danıştığın, dünyadan göçmüş ahireti seçmiş, ne güzel gün görmüş, yaşadığı günü bilmiş. ALLAH’ını bilmiş, O'na varmış, yaşadığı yuvasını çiçekle sarmış. Düşünmeyin, olan da gelen de ALLAH'tan. Gününde geçirdiği ömürde kötü dememiş, mümin yoldan dönmemiş, nimetini almış, anasını bilmiş. ‘Olsa ne çıkar?’ deme. ALLAH nasip etsin, sana göstersin, YOLU’na uydursun. Anası dedim, mümin gönül gördüm. Mümin olan, uyan, gönül koyan, oğludur. Anasına uysun, yolunda gitsin, dünyayı bir tarafa itsin, dünya sözünü silsin, dumanlı söz unutulsun. 

6 GÜL mü güzel, yol mu güzel? Gidene yol güzel, GÜL’le süslenen yolda gitmek daha güzel. GÜL’den maksat, yolun GÜLLER’i ALLAH'ın PAYGAMBERLERİ. GÜLLER’in en güzeli, MUHAMMET SALLALLAHU ALEYHİ VESSELAM EFENDİMİZ. GÜL’den mi geçtik, yoldan mı geçtik? Hepsini seçtik, ALLAH'a vardık. ‘Şükür’ diyelim, dileyene yol verelim. Yolun güzelini, GÜLLER’le bezeneni bulduk. Size de yol verelim, geçelim el ele.

7 Yumak sardın HAK ile, dünya yolu pak ile. Niye, münasip gün dersin? Yolunda dursun, el verelim yürüsün. ‘Mümin.’ dedik, ALLAH'tan sabır diledik. Yumağı sarar, ‘Tez mi?’ der sorar. Tez olsa, güzel, senesini gezer, olanı bilir, imtihanı veren gelir, postunu serer. ‘İmtihan ne güne?’ dersen, ALLAH'ım bilir. Doksandokuz gizli, yüz açık. Mümin olmak, yola girmek kolay. İmtihan, kula göre değişir. Dumandan sıyrılan YM olur, dünyanın gücünde imtihanlar verir. Bilsen çalışırsın, mananın münasip yolunu ararsın. Ama haberin olmaz, sana ‘Bilmedin.’ demez. Onun için sabır gerek. 

8 ‘MELEK.’ dersin, gülersin. Mana açık. Niyetini edince, ‘ALLAH’ımdan.’ deyince, ‘Mümin miyim, yolda mıyım?’ diye gönlünden geçirince; ses gelir, MELEKLER işaret verir; sevinirsin, gülersin. İmtihanı düşünürsün, düşündükçe okursun.

(Resim verildi) 

9 OMAR der ki: “Dimağını işleten, doğru yolu kat eden; düşünmesin kötüyü, koymasın duman. ALLAH yardım ettirir, kul gönlüne münasip yol verdirir, imtihanı bildirir. ALLAH’tan dileyin şaşırtmasın, kötüye uydurmasın. ALLAH'a ısmarladık.”

10 Demin kimseye değil cümleye geldik. Size söyledik. ALLAH İZİN verse, milyonlar ederdik. Dumanınız dağıldı, meclisimiz kuruldu. Cümlenizden ALLAH RAZI olsun, ULULAR selamlansın. Aldım kabul ettim, götürdüm, gönderdim; onlardan da sizlere selam getirdim. 

ALLAH’a ısmarladık.

LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RESULULLAH