8 Temmuz 1970
MEVLÂNA’yım ben!
1 ‘CAN.’ dedik geldik, CANAN’ı andık; ney sesi duyduk, dönmeye daldık. Dalmadık,
neyden gelen sesle coştuk. Geçtiğimiz yoldu, seçtiğimiz kuldu,
verdiğimiz koldu. İzin aldık el verdik, geldik YUVA’ya durduk.
2 Cümlenize merhaba!
3 ALLAH’ımın İZNİ’yle geldim, ‘Sorulsun.’ dedim.
4 Yumuşak dünya bulmuş, kendini sundurmaya atmış; ona ne
dersin? Tertemiz dünya dururken, kendini yalağa atana; ALLAH’ım da kul da,
‘Yolsuz.’ der. Güzel dünyada, kendini görmüşse külhanda; derya, yalak
misali. Kulun gönül ölçüsüdür, ALLAH’ın VERDİĞİ’ni inkardır. Temiz
yol aramalı, güzelliğe bakmalı, niyazını gönülle yapmalı, sözün misali
budur.
5 Kul yolu nedir, yolun sonu neresidir? Kul, ‘Yolumun sonu ALLAH’ımdır.’
derse, deryayı bulur. Yolunu düşünmezse, niyetini açmazsa, ALLAH’ını
bilmezse; sonu, yalak misali. En mükemmeli, en kötüsü açık dendi.
6 Yazmak değil, yazılanı okumak gerek, yazılana uymak gerek. Yıkanmak
güzel; amma yalnız su dökünmekle olmaz, kirini akıtmak gerek. Okuyup geçmek su
dökünmeye benzer, anda ferahlık verir. Geçici olur. Kirini akıtırsan, derin de
ferahlar gönlün de ferahlar. Sonra da arka arkaya dökünürsen, CAN’a CAN katar. Amma
bir ömür kir akıtmaya kalkarsan; derinden olursun, gönülden de kalırsın. Her şey
kararlı olmalı, aşırı olmamalı. Yunarken sevinmeli, ‘Yeniden nasip et ALLAH’ım.’
demeli, hep yeniden almalı. Dediğim bilinmedi. Her olayı yeni bir olay
gibi karşılamalı. ‘Olaylar gelir, hep beni bulur.’ demeyin. ‘Hep iyideyim,
gelen de iyidir; niyetime uysa da uymasa da, ALLAH’ımın EMRİ’dir.’
derseniz, olayı çabuk atlatırsınız. Olayı beklerseniz, derdinizi uzatırsınız. Bekleyiş
ve oluş uzatır. Kul kendini dert kuyusunda görür, her tarafı karartır. Dert
kuyu gibidir. Suyu var, ne var ki karanlıktadır. Açalım. Kul vardır, ‘ALLAH’ım.’
der ALLAH’ını anar, kuyuda olduğu için hep karanlık görür. Yumuşak olmalı,
kendini kuyuda görmemeli. İmkansız değil. Sen oraya ineceğine,
suyu yukarı al ki; sana da cümleye de faydalı olsun. Oraya inersen, yalnız
kana-kana içersin. Amma ALLAH’ım yalnız içmeyi değil, yemeği de
kuluna nasip etti. Yemekten-içmekten maksat, dünya ve ahiret. Dünyaya gelip,
yalnız ahireti bilmek yetmez. İkisini de sevmek, tanıyıp bilmek gerek. ‘Dünyayı
bilirsen, ahirete giremezsin.’ diyene sözüm. ALLAH’ımın VERDİĞİ’ni
görmeyince, ahireti neyleyim? ALLAH’ımın VARLIĞI’nı bilmeyince, ahirette
ne edeyim? ALLAH’ımı göreyim, VERDİĞİ’ni bileyim, her şeyiyle seveyim ki; NURU’na ereyim.
7 Eşyayı bile değişik görürsün, kul yapısı olduğu
halde ne güzel dersin; ya dünyanın her günkü çeşitli güzelliklerini
görmekten niye kendini mahrum edersin? Doğru bilinen, vicdanına yük
olmayan hiçbir iş günah değildir. Kul için değil, yaptığını
ALLAH’ım için yapmalısın. Kuldan korku niye? Cemiyetin baskısını, PEYGAMBER
dahi bastıramamış. Yaptığını, ‘ALLAH’ımın EMRİ.’ demiş,
meydana çıkmış, korkuyu gönüle koymamış. ALLAH’ına sığınıp
yaptığın işten korku duyma. Zaten hayır olmayan işi, KENDİ’ne
sığınan kuldan uzak tutar. Onun için sizce en basit iş için dahi, ALLAH’ınıza
sığının.
8 Denizden mi geldin, deryayı mı sordun? Deryayı, dileyene buldurur,
yalnız, sabır erdirir. YUNUS’a göz atalım, yıllarını sayalım. Bir demedi onu
geçti, yirmiyi aştı otuzu seçti. Ya! Yılları say, günleri değil. Üzüm
dahi yılda erer ki, kulun bakımını diler. Canı ALLAH’tan, kanı ALLAH’tan, suyu ALLAH’tan.
Ne var ki budanmalı, suyu yolunda verilmeli, ilacı atılmalı. Yani kötülüklerden
korunmalı.
9 Dünyanın bir tek kulda sözü var; menfaat. Kul toprağı sular, kendini
beslesin diye; toprak kula verir, sulasın diye. Ağacın verişi, kula gölge
edişi, hep bu zincir içinde. Kul duasını eder, ULU’sunu çağırır, onu
çıkmazdan kurtarır. Zincirleme. Her şey bir neticede son bulur. ALLAH’ım için
yapılan her şey hayırdır. Ya netice; yardımlaşma, birbirine el verme,
koruma, korunma, sevme, sevilme. Varmanın tek ve taşsız yolu; sev ki
sevilesin.
10 Sen değil ALLAH’ım layık görsün, ben değil ALLAH’ım vazife
versin. Günlük vazifen sana yetmeli, yumağını sardıkça artmalı. Beklemek
değil, boyun eğmeli. Her kul en güzelini diler. İstemek güzeldir,
ALLAH’ım isteyene verir. Ne var ki imtihanı vermeli, ‘Geçti artık.’ dememeli, gönül
her an imtihana hazır olmalı. Dersen ‘Vah, olmadı ah!’ notun kırılır. Gaye CENNETİ
değil, ALLAH’ımın NURU olmalı. O'nun NURU, CENNET-i ALA’nın ta kendisidir.
11 Kulun sevinci nedir, hangi yoladır? Bilirim, anlatırım. Dünyada kul
hangi yolu seçmiştir? Seçtiği yolda koşmuştur. Cennetine varanda,
kendini o makamın en üstünde görür, o yolda olanlara vazife alır. Her kul
ölçüsünü YÜCE’den alır, huzura varır. Çünkü kul, kaygısından uzaktadır. ‘Verilen
YÜCE’den, vazifem dünyadaki ölçümden.’ der sevinir. Ayağını açma, yolunu
geçme. Deme, ‘Uzun atarsam çabuk varırım.’ Saati kuruludur, ALLAH’ımın yazılı EMRİ’dir.
Aşamazsın, vakit gelmeden varamazsın. ‘Yalnız sabır yeterli mi?’ dersen,
elbet. Yürüyüşe sabrı eklersen, netice dilendiği gibi olur. Dedim,
vakit saat ALLAH’ımın EMRİ’dir. Asmadan ermeden üzüm koparırsan, ağzını
burar, mideni yorar. Ersin diye bekle, yoluna sabrı ekle. Bilmeden olur, kul
daha sonra ayılır.
(Resim
verilir)
12 Söz vermedik, gönül okuduk. Gönüle uyduk, ULU’sunu verdik. Gönül aşığı,
dünya abdalı. Akıldan yoksun değil, kötüden yoksun ABDAL. Aşığın
ta kendisi.
13 Dergahımız, gönülleriniz.
ALLAH’a ısmarladık.
LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR
RESULULLAH