20 Ocak 1971

MEVLÂNA’yım!

1 Hummalı yol sormasınlar. Dumanı dağıtmışlar. ‘Hummalı yol.’ dedim, sizleri söylemedim. Hummalı yol; ahireti unutan, kendini dünyanın malı sayanlara derim. Meclisimize öyle kul gelmez. ALLAH’ım cümlenizden RAZI olsun. Selamları aldım, cümlesini kucakladım.

2 Almayı-vermeyi bilenler; gezmeyi-görmeyi, sevmeyi de bilsinler. Dünya görüp bilmek için, gördüğünü sevmek için, sevip de varmak için. Seversen, varırsın. Denir ki ‘Sevmezsen varmaz mısın? ALLAH’ım kulunu zorlamaz, sevmediğini buldurmaz, öyle bir yapı ki, düzeni bozulmaz. Gülenle gülenin, ağlayana destek olanın dostu çok olur.

3 Meyhane, olmayı dileyenlerle dolar. Ne var ki; ‘Çok içeyim, çabuk olayım.’ diyen yanılır. Şarap, yudum-yudum içilir.

4 İğneyi dikiş için kullanırız, yamayı fistana koyarız. Ne iğne, batmasına rağmen en lüzumsuz, ne parça, faydasızdır. Her şey, yerinde büyük iş görür. Yamalık parçası dahi. Ocak niye yanar? Yanan ateş sönmesin, dünya ateşi yakmasın, sağa sola bakmasın. Yanılmayın! Sağdan-soldan maksat; mümin kul yalnız önünü görür, ileri bakar. Sağ sol şaşırtır. Her kul bir söz atar, fani olan bir anlık gafletle gönüle dumanı katar. Onun için dedim, ALLAH’ıma sığınan asla yanılmaz. Ayna parlak yüzünü, gönlü aydın olana gösterir. Kul kula ölçü veremez, ‘Öyle mi, böyle mi?’ denemez. Oymayı tahtadan görün, iğneyi oyada görün, kulu deryada bulun. Deryanın, varış olduğu bilinsin. Derya; kulun sevgiyle varışı, varışta buluşu. Gelişe mi, dönüşe mi, yumağından sarışa mı? Gelişe duacıyım, dönüşe görücüyüm, yumağa yardımcıyım.

5 Geçtik bunca yolları, yüce-yüce dağları, seyrettik ovaları. Nereden YÜCE’ye vardık, nereden nereye erdik? NUR olduk, NUR ile geldik. Niyetlere erdik, dileyene verdik. Verdikçe sevindik, sevinene yol açtık, tekrar-tekrar buluştuk. Buluşma ne dert olur, ne eziyet kalır. Olan sevgiler büyür. Düşünün bir ateş. Elinde fener olan, kulların fenerini yakar. Fener alayı dersiniz, bayramda gezersiniz. Nasıl ki gittikçe büyür, etraf da aydınlanır; feneri taşıyan da sevinir, seyreden de sevinir, çünkü o da ışık alır. Bizim ışığımız da öyledir gittikçe büyür. Gelecekten korku olmasın, ‘Dinsizlik var.’ denmesin, her olayın sonunda ALLAH’ıma varılır.

6 Meşenin yapısı sert, çamın yapısı yumuşak; gülün çiçeği yumuşak, dalı serttir. Onun için, kulun beden görüntüsüne bakıp söz edilmesin. Sevdim sevebildikçe, gönlüm dolabildikçe, yumak sarabildikçe. Dileğince, sahilden taş atmayın, ‘Dalga verse.’ demeyin, yumağa söz etmeyin.

7 Baba sözü haktır, HAKK’ı bildikçe! Yumuşaklık yolundaki taşı ittikçe, umduğun gibi olur. Söze hacet olmasa, ana baba süs müdür? Söz de edilir, tokat da atılır. Ne var ki; ‘Sabır-sabır.’ dersin, son çareyi tokatta bulursun. Yalnız unutma, tokat dahi ALLAH’ımın İZNİ’yle atılır. ‘ALLAH’ım.’ denir, İZNİ’ne sığınılır.

8 'Bilirim.’ diyen, yanılır. Bilinmeyen çok şeyi, göçten sonra öğrendim. Vermeye çalışırım, görmeye çalışırım. 

9 Yolumuz açıldı. ALLAH’ım cümlenizden RAZI olsun, söz burada yetsin.

ALLAH’a ısmarladık.

LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RESULULLAH