4 Nisan 1972
MEVLÂNA’yım ben!
1 Güzellik gördük, sahilde kum misali karıldık, cümlenizi selamladık. Aldık geldik, hoşnut olduk, cümlenize göz
attık.
2 ‘Ayna olsun, eline alsın, gördüğü aydın gelsin.’ dedik, karışan
çileyi çözdük. Karışmadan çözülmez, karışmasa sözümün zevki alınmaz. Dileğine
bugün uymasa da, yarına kalmaz. Yolda olanın çözümü açıktır. Dünya yolu soruldu,
rüyada öyle verildi. Su kenarı takip edelim, uzaktan şikayetçi olmayalım. Suyun
aktığı yer, kulun baktığı yer olsun. Dert etme, kendini kayguya salma.
Olan olur, verildiği gibi düğüm çözülür. Gurbet; gönül
ayrılığına denir, yol ayrılığına değil. Gönüller bir oldukta, gurbetin
sözü edilmez. Olsun dendiği gibi. Niyetine uyacak, dilediğin olacak. ‘Öyle
mi, böyle mi?’ deme, çağırdık ya.
3 Dedi almadılar, bardak koydu doldurmadılar, sözüne kulak asmadılar, ‘Kararın
ölçüsü yok.’ dediler. Seni sözde kendi başına bıraktılar. Aslında sana
yardımcı oldular. Çünkü yalnız değil, ALLAH’ımla baş başa kaldın,
doğruya adım attın. Gücenme gocunma. Sana bilmeden yardımcı oldular. Derim
ya, her olay hayırdır. Katiyen yalnız değilsin. Daha önce sordun, ‘Herkese
bir, bana iki.’ ‘Yardıma daha çok ihtiyacın olduğu için, daha çok
sevildiğin için.’ desem. Gocunan olmasın. Mutluluk, mutluluğu arayana
yardımcı olanındır. ‘Olsun.’ de, kararını ALLAH’ım ADI’na kendin ver. Biz; burada,
orada, her yerde. Kayguyu silende, huzur yerini alır. Dilediği gün seninle
bir olur. Dedim gurbet, gönülden ayrı olanadır.
4 Daha önce dedim, sen orda ben burada, ALLAH’ım her yerde. Ben de
anıldığım yerde. Köşkü dileyen; temeli atar, duvarı çıkmak nasiptir. Duvarı
çıkar, çatıyı örtmek nasiptir. Geçelim ‘Dert.’ dediğini, tutalım olumun
değerini. Bilme. Bilmeden uydun, uyduğun günde aydın. Daha önce dedim,
‘Cümlenizin gönüllerini gezdim, dikenleri ezdim, her gönüle dilenen çiçekten
ektim.’ Sizler deren olunuz, gönüllerde AŞK tohumu seren olunuz, her olaya
gülen olunuz, derdi uzağınıza atınız. ‘Elde olanın faydası yok.’ demeyiniz.
Eriği yersin, çekirdek acı atarsın. Düşündün mü ki, attığın acı
erik, ağaca namzettir. İşte ‘Acıda
tatlıyı buldunuz.’ dediğim odur. Günde üzüntüdeyim diyen, eriğin
çekirdeğini ağızda yuvarlayandır. At ki o da ağaç olsun, seni
üzüntüden kurtarsın. Ağzından atmaya bakar. Olacağı verdik, düğümü çözdük, görülen
rüyayı hayra yorduk.
5 HASAN-HÜSEYİN EFENDİMİZ’in makamları idi. Niyazını bekledikleri,
niyetlerine yardımcı olacakları bildirildi.
6 Asil, yoldan nasip alır. ALLAH’ım cümleden RAZI olsun. Önce niyetleri
verdik, gönülleri suladık; şimdi de yolumuza geçelim.
7 (y’ye) Gayeyi
dünyadan ayır ki; olduğunu bilesin, gölgede güneşi arayasın. Hayal ile
hakikati nasıl ayırırsın? Gölgeyi düşün. Gölgede şekil var mıdır? Elbet
vardır. Neyin gölgesi görünür ise, şekil odur. Neden gölgede kalma derim sana? Kainat ta bu
alemin gölgesi olduğuna göre, hayal değildir de nedir? Sözüm alanındır.
Gölgeyi güzel de görürsün, çirkin de. Ne var ki gölgedir. AYETLER değil
midir, kulu gölgeden çeker. Kul KUR’AN ile yolunu bulur. KUR’AN’dan ne ADEM
çıkar, ne de ondan sonra gelenler. ALLAH’ım her yarattığının gönlüne, KENDİ’nden
verir. KUR’AN’ı kulağına üfler. Ne var ki perdeli kullarına, PEYGAMBERLER’i
EVLİYALAR’ı gönderir. ‘Nasıl?’ dersiniz. PEYGAMBERLER’e biat edenler de
kuldur, isyan edenler de. Biri perdeli, biri perdesiz. ‘ALLAH’ımdan mıdır?’
derseniz asla. Kula dünya uygun gelirse, perdesini kapar. Halbuki, rahatı nerde
bulacağını bilmeyendir o kul. Dönüşte söz eden; gelişin manasını
bilmeli, dünyada, gölge de olsa güzeli bulmalı, niyetine uymasa da her olaya
açık gönülle uymalı. O zaman gör, her olay düzen bulur, görene güzel gelir. Gece
yasağı varsa, gündüzü bekleriz, sohbette aşığı buluruz.
8 Saman alevinde güzeli görmedik mi? Her alevi birbirine eklemedik mi? Günümüz
hayırdır, geceden uzağız. Çünkü gecede karanlık görmeyiz. Denizde denir, sahilde
beklenir. Beklediğin nedir? Gönül bağın, balık ağın değil.
Beklediğin gemindir. Gemimiz cümlenizindir.
9 ‘Gümüşü dileyenden geç.’ dersen, dünyayı silmiş olursun. Halbuki
silmek değil, gölge diye bilmek gerekir. Gölgeye de uymak, dünyada
beklemek, ALLAH’ımdan bildiğine uygun vermesini dilemek gerekir. Kalmayan,
yükünü bırakmayandır. Koşuyu düşünen, kendini hazırlayandır. Kendini kendin
ile değil, kendine uygun gördüğün ile hazırla. a’ya dedim, uygun
gördüm. Hayır olur, sebep bulur. Sakınma, sanma önüne duvar örülür. Dendiği
gibi uygundur. Denen yazılandır. Kimsenin duvar çekmeye gücü yetmez, zaten
niyet etmez. Ben de bilirim. Olacağı verdim, mutluluk niyazı ettim. ALLAH’ım
cümleden RAZI olsun.
10 Gider-geliriz, dünyadan söz ederiz. Ne diyelim, GANİ
HAZRETLERİ’nin duasını iletelim.
11 Dünya malından elini çekmesin, kaydını sildirmesin. Gelen gelir, öfke ile küpe koymasın; olan olur, hak yerini
bulur. Paylaşmadığın, gene sana gelir. ALLAH’ım cümleden RAZI olsun.
12 Dağılmadan kum toplanmaz, adım ölçüsüz atılmaz, gönül akçe ile
satılmaz. Derdiğin dürdüğün, gönülden sardığın; senin AŞK’ındır.
Sohbette diledin, ‘Kaygularım.’ dedin. Kaygunu silmeni, şüpheden uzak
kalmanı söyledim. Senin vardığın karara, ben de uydum duacı oldum.
13 ALLAH’ıma emanet olunuz, selameti bulunuz.
ALLAH’a ısmarladık.
LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR
RESULULLAH