18 Eylül 1972 MEVLÂNA’yım ben! 1 Huzur almayan, konuya uymayandır. Konuya uymayan, VEREN’i bilmeyendir. VEREN, ne verse hayırdır. 2 Koşuya vurduğun atın gücünde, kimi görürsün? Koşu atı yolda sevilir, yük atına semer vurulur. At ile misal verdim, kuluna misal göstermedim. Kulun değeri, elbet ayrılmaz. Sadece dünya yaşantısı son bulur. Her kul vazifesini, beden gücüne göre alır. ‘Değiştireyim, yön vereyim.’ diyen kul yanılır. Çünkü yönü, niyetine göre doğuştan eline verilir. Doğuşun vaktini sen mi bilirsin, ben mi? Yoksa kulun kaderini YAZAN mı? YÜCE ALLAH’ım için, geçmiş-gelecek, olmuş- olacak yok. ‘Kulun niyeti, YÜCE’nin niyeti.’ denemez. YÜCE niyet etmez, sadece “OL!” DER. 3 Niyeti verdim-verdim alamadınız, olduğu gibi bilemediniz. Sohbeti onun için gerekli görürüm. ‘Yazılanı tekrar-tekrar okuyun.’ demedim mi? Niyeti daha önce dedim, heybe ile misal verdim. 4 ALLAH’ım, kuluna iki yol açar. Aslında yol birdir. İleri gidersen yarışa, geri gidersen yanışa. Yanıştan maksat cehennem ateşi değil, pişmanlık. Cümlemiz O’nun için gideriz, AŞK’ında huzuru buluruz, ‘Şükür ALLAH’ım, kulunuz.’ deriz. Ne verdiğini tenkit ederiz, ne vermediğinden hayıflanırız. 5 ALLAH’ım; kainatın cümlemizin, gönlümüz SEN’in. Yama olsun, fistanımın açığını örtsün, varsın rengi aykırı düşsün. 6 Yetmeyen YÜCE’den gelmez, olmayanın varlığı aranmaz. VARLIK, YÜCE’nin
ZATI’nda; VARLIK, YÜCE’nin SIFATI’nda; VARLIK, YÜCE’nin “OL!” DEDİĞİ’ndedir.
ALLAH’ımın ZATI’nda vardır. SIFATI’nda şu anda sen var mısın? Elbet varsın,
çünkü sen “OL!” dediğisin, O’nun NURU’ndan VERDİĞİ’sin. 7 Kulun diğer manası, kül. Kül, olun dolma halidir. Önce “OL!” der, sonra kül eder. “KÜL!” dediğinde, KENDİ VARLIĞI’na katar. ‘O’na kul ol.’ dediğinde, hizmet manasına alırsınız. Aslında, O’na katıl manasınadır. Daha önce, KUR’AN bizden verilecek, okuduğunuz hatalı yerler tek-tek çözülecek. Orada okursunuz. ALLAH’ım der ki: “BANA KUL OL!” Tefsire giden, noktayı koymaz, kulu ALLAH’ımdan ayırır. ALLAH’ım “KUL OL.” demez, “KÜL OL!” der. 8 Murattan maksat, ‘Yalandan uzak tut beni, RAB.’ demektir. ‘Muradımı ver
ALLAH’ım.’ dersin, aslında yazılı olanı görürsün. Peki ‘Muradımı ver ALLAH’ım.’
dediğinde ne beklersin? Yazılanı bozsun mu? ‘Yazılanı bozsun.’ dersen, yalana
uymuş olursun. Muradı, ‘Yalan olanın uzak kalışı.’ diye dileyin. Yani
hakikati bulun, olana uyun. Çünkü senin dileğin yalandır. Mademki ALLAH’ımın
VERDİĞİ haktır, LÜTFU’nda kulunun özlemini bulursun. Kulunun
özlemine vergisi çoktur. 9 Kumunu eleyen her kul, sahilinde bekler, geceyi yıldızlar süsler. Derya yıldızlara ayna olur, aynada her yıldız kendini bulur. Çünkü ayna olmasa, kul kendini nasıl görür? 10 Dünya; hazinenin bir noktası olduğu biline, noktada kainat dahi buluna. Dünya mı kainatı yarattı, kainat mı dünyayı bezetti? Kul, gönlüne söz etti. Yanlışlık çözümünde. ‘Dünya nokta olduğunda, kainat ona nasıl sığar?’ dersen; dünyadan da kainattan da yücedir her bir kul. Çünkü kainatı gönlüne sığdırabilir. 11 O’nun hazine anahtarı budur. Kulun kül olması. Hazine kulun gönlüdür. Yumuşak yol alan, kulluğu bulan; kadir olduğunda, ‘ALLAH’ım SEN’sin.’ diyendir. KADİR OLAN kimdir? Elbet YÜCE’dir. Mademki kül oldun, kadir oldun demektir. 12 ALLAH’ıma emanet olasınız, kainatta küllüğü bulasınız. ALLAH’a ısmarladık. LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RESULULLAH
|