8 Nisan 1973 

MEVLÂNA’yım ben! 

1 Hummalı olmayalım, kardan zarar bulmayalım, suyu yerde, yeli serde aramayalım. Bilelim ki su deryanın, yel havanındır. Oynanmadık oyuna, ayak uyduramazsın; bilinmedik konuyu, kitabında bulamazsın. Ne verilenden ötesini bulursun, ne görüleni anlayabilirsin. Şerh edilen her olay, matbuuna uygundur. Dalgalanmayan deniz görülmez, yel bulmayan çöl olamaz. Ocağımız tütsün, kul kulun elinden tutsun, her yolun gidişine uysun. Her yolun gidişi nedir? ‘Her yolun gidişine uy.’ demek, ‘BİRLİK’i bul.’ demektir. Serçede gidiş gördüm, leyleği göçe verdim, düşündüm durdum, ‘Oyalamaca.’ dedim. Leyleğin boyunda, serçenin gücünde ne buldum? Neden leyleğin göçü olur? Kalması zorlu mudur? Ne birin kalması, ne öbürün göçmesi zorlu değildir. Ol dendiği gibi olur, dünya öyle düzen bulur. Almadık, verildiğince; bulmadık, görüldüğünce; uymadık, derildiğince. Bilsek hatamız büyük, af dileyelim boynumuz büküldüğünce. ‘Bülbül gül için ağlar, gül kul kalbini dağlar, güzelliği gönülleri bağlar.’ deriz, olaylar ile kendimizi eğleriz. Çeşmenin akanına, kulun bakanına, nasibi dökenine, yol münasip diyelim, cümle için duacı olalım.

2 "Aştık yolları, geçtik dağları, içtik suları, ELHAMDÜLİLLAH.” dedi, YUNUS’um geldi:

3 "Cevrinden geçilmezse, yanında durulmazsa, kul hale vurulmazsa; ne kendini bilir, ne aradığını bulur. Aradım dediğin, bir kucak ot ise; vergiye gidesin. Aradım dediğin, bir avuç od ise; vurguna düşesin. ‘Otu buldum, sergiye koydum.’ dersen, yargıyı bilesin. ‘Odu buldum, gönle koydum’ dersen, yangınına güç bulasın. Güç olan her olay, notunu yüksek alır.

4 VEYSEL’in adına (AŞIK VEYSEL), dünyanın tadında; cümlenin AŞK’ı olsun, yandığınca yansın, sabrına uysun, kalbini bilsin. Yanımıza günde değil, var olduğu günden beri gelirdi. Yelsiz ömrünü, selsiz geçirdi. Yerine oturdu, gönlünü doldurdu. Ne taşana söz etti, ne yoluna göz attı. Adım almadan bildi, maddeyi doğmadan sildi, geldiği gibi kaldı. ‘Varsın ata sırtımdan binilsin.’ dedi, binek taşı oldu. Ya! Dünya hali budur. Geldik-gideceğiz, VERDİĞİ kadar alacağız, aradığımız kadar bulacağız. ‘Mümin olduk biliriz, her yazıyı yazarız.’ diyenden uzak durunuz. 

5 BEZM-İ EZEL’de kulun kaderi yazılıdır, AŞK’ı değil. AŞK’ı oradan yazılaydı; ne HAZRETİ MUHAMMED mağaralarda olur, ne İSA çarmıhta görülür, ne MUSA Tur dağına varırdı. ‘AŞK O’ndan, meşk O’ndan.’ der otururdu. Halbuki hepsi O’nun AŞKI’nı aradı. En son aradığını gönlünde buldu. Mademki her kul O’nun NURU ile gelmiş, aynı şartlarla bezenmiştir. PEYGAMBERLER elbet bunun üstündedir. Çünkü onlar da kulları için vazifelendirilmiştir. Oradan yazılı gelse; ne PEYGAMBERLER’e, ne EVLİYALAR’a gerek görülmezdi. EVLİYALAR gönül yapılarına göre, PEYGAMBER EFENDİMİZ’in ASHABI’ndan DÖRDÜ’nün seçtiği kimselerdir. ‘EVLİYALAR’ı onlar mı seçer?’ derseniz, onlar kendilerini seçtirir. ASHABI, PEYGAMBERİ’nden verir. Onun için HAK YOLU’dur. Hangisi olursa olsun, kimden gelirse gelsin; KUR’AN’ın dilindendir. Her kavmin KİTABI verildi, cümlesi KUR’AN’da derildi. Yol, HAKK’a götürür. Gönül, halktan HAKK’a. Kim olursa olsun, yeter ki halkını bilsin ki. HALİKİ’ni bulsun. İster İSEVİ, ister MUSEVİ; YARATAN’ın kuludur. Yolunu bilen, HALİK’ine uyan; O’ndandır. Sen-ben yok, sadece O var, O’ndan gelen var, O’na dönen var. Ne talimdir, ne halin. Neticeye varmak istersen, gör, duy. Amma, göreceğin VERGİSİ’dir, duyacağın YARGISI’dır. ‘Umma!’ dediğim; ‘VERGİSİ’nden kaçarsam, YARGISI’ndan dönersem; kazancım ne olur?’ deme. Gördüğün, kazancın değil midir? Şükretsene. Düştüğünün yargısı, dünyanın kaygusunu silmektir. Daha ne dilersin? ‘Emanetine verdim, her halini gördüm’ dersen, yanılmış olursun. Sen kimsin ki, sana emaneti olsun? Emanet dediğinin halini başka görürsen, kulu kuldan ayırmış olursun. Unutma ki her kul, O’nun himayesindedir. Ayırmayın, kayırmayın derim. ALLAH’ım hiçbir zaman kulunu kuluna gözettirmez. KENDİ GÖRÜR, KENDİ GÖZETİR; vesile kılar, sana imtihan kapısı açar. ‘Gözetirim’ diyen, ALLAH’ıma şirk koşmuş olur. ‘ALLAH’ım şükür vasıtası kıldın, koruyucu İSM-İ CELİLİN’le beni ihya ettin.’ İhya ettiği İSM-İ CELİLİ’ne layık olmaya çalış ki, sende daim kalsın. Verilenin değerini bilmeyen, hüsrana uğrar.

6 Açtık sohbeti, seçtik heybeti, bulduk hayreti, sorduk kesreti. Ne hayrette kaldık, ne kesrette. Her açtığımız kapının, ötesine baktık. Her baktığımız yerde, gönlümüzde ateşimizi tazeledik.” ‘EYVALLAH!’ dedik, sözü YUNUS’tan aldık.

7 YUNUS’umun adında, gözümüz her halinde. Gönlümüz bir oluşur, cümle ile buluşur. Kayguları sileriz, ‘Olan, O’ndandır’ deriz. Gelenin görüşünden, kaybını soruşundan; dünya halidir, biliriz. Siniye yufka koysan, yufkayı bal ile yesen; doyuncaya kadardır. Yufkayı bulamazsan, balını bilemesen, kuru somunu yesen; doyunca hepsi birdir. Müsterih olunuz, durgun suda aksini görünüz. Ne var ki akan suya uyunuz. Kaderin dönümü olmaz, kul dileğince yazmaz; “Değiştireyim.’ desen, niyetine uymaz. Her hale uyalım, halde güzeli bulalım.

ALLAH’a ısmarladık. 

LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RESULULLAH

cevr: eziyet