15
Nisan 1973 (Mevlit Kandili)
MEVLÂNA’yım
ben!
1 Zaman benden geçmez, ben zamanı
geçtim, günümü dünyada seçtim. O’nu bilişte, dünyadan göçtüm. O’nu
buluşta, doğuşu bildim. Doğan, bilendir; bilen, ölendir; ölen,
gülendir, GÜLÜ ile BİR olandır. GÜLÜMÜZ gönüllerimizde, AŞK
bahçelerimizde. Gözümüzü dünyada, gönlümüzü hakikate açalım.
2 Olmuş meyveyi yedik, vergisinde
hak olanı bulduk. Alınmadık nasip yoktur vergisinden. Nasip sadece madde ile
değildir. Gezdiğiniz gördüğünüz, ‘ALLAH’ım ne güzel.’
dediğiniz, nasibiniz değil mi? ‘Ağaç benim değil, çiçekler
benim değil, nasıl nasibim olur?’ dersiniz. Görgünüz sizin değil mi? Cümleye
‘EYVALLAH.’ diyelim, günün sarhoşluğunu bilelim.
3 “Kayıt O’ndan, gelen O’ndan, yol O’ndan,
O’nun en güzel YAZISI’ndan. ADI’na yazdı, gönüllere Kendi Adı ile kazdı. “KAİNATI
ONUN ADINDAN BULUNUZ, ONUN İLE BİR OLUNUZ.” DEDİ. O'nun
doğuşunda, kendi doğuşunu bulasın, bulduğun ile
övünesin, övündüm diye sevinesin. YM geldim, adımı o’ndan aldım, ALİ’yim.
ALLAH’ımın ADI’na, RESULÜ’nün Şefaatine, günün doğuşuna verilen
hükme. ‘BÜYÜK ALLAH’ım, yazının en güzelini görmeyi nasip ettin.’ dedim, başımı
yere koydum. Hükmün adaletinde, ADI’nın cemi vardır. Olmadık yazıyı YAZMAZ, RESULÜNÜ
ADI’ndan ayırmaz. Şefaati O’ndan bildik, O’nun HÜRMETİ’ne sığındık.
AZİM O’nun, ŞAN O’nun, RESULÜ O’nun, cümlemiz O’nun. Mümin olan bilir.”
HAZRETİ ALİ cümlenize selam diler. “Ummayı değil, bulmayı denesinler;
ALLAH’ımın EMİRLERİ’ni, RESULÜ’nden alsınlar, her Hali’ne uysunlar, kayguyu
silsinler.” dedi.
4 Yolumuz O’nundur, gönlümüz O’nundur.
Yerde olan her şey, yolda giden her şey; O’ndan sizler için. Gelelim
gidelim, arayalım bulalım; yeter ki ne aradığımızı bilelim. Hepimiz
gönüllerimizin O’nda olduğunu biliriz. Ne var ki kendimizi, dünya malına tamahımız
var diye suç yükleriz. ‘ALLAH’ım!’ diyelim, ‘SEN’in VARLIĞIN, kainatın her
zerresinde görülür. Gönlümde bağlar, bahçeler yeşerir; arasında tamah
denen dikenleri yolmam, SEN’in EMRİN’ledir. Ona uyarım, yolayım dilerim. YARDIMCIM
ol, YARDIMCIM’ı gönder.’
5 Amansız denenin, vergiye yorulanın, sergisi nedir? Şüpheyi
sildiğiniz an, selameti buluştur. Zerrede O’nu bilelim, türbede O’nu
analım. (t’nin ‘HAMZA BABA
iflas etti.’ demesine) Elbet iflas etti. Çünkü kendini dünyanın her
türlü yükünden AŞK’ı ile sıyırdı. EVLİYA kulu dünyaya, ‘İflas
edeyim.’ diye bakar. ‘Hey!’ demeyi silinceye kadar, ağır yükü sırtında
taşır. ‘HU ALLAH! HAY ALLAH! YA ALLAH!’ dedikte, kendini sildikte; O’na
varmış olur, o zaman türbe kime kalmış olur? Oraya gidiş, ALLAH’ıma
koşuştur. Her anılan isim, O’nu zikrediştir. HAMZA olsun, HACI
BAYRAM olsun, HACI BEKTAŞ olsun; O’nun ADI’na gidiştir, orda en
güzeli buluştur. ‘Görgü nasıl olur?’ derseniz, hal ehli olan bilir. Günün
yargısı, kulun sorgusu; gönülleri hoşnut etti. Gezer yürürsen, gölgeyi
görürsen; NURU’nun aksidir. Nasıl ki güneş ile buharın renklenmesi görülür.
Gönüller birbirine denk geldikte, renkleşme olur. Görünüm odur. O’na
varan, güneş misalidir. O’nu dileyen, yoğunlaşmış su
misalidir. Aradaki renkleşme, görünüme uyar. ‘Kıyafet nasıl uyar?’
derseniz, dünya kulu anda bilgisince giydirir. Şuur altına,
giydirdiğin gibi yerleştirirsin. Aslında o sadece NUR’dur. Hiçbir kul
NURU’nu aslında görmeye gücü yetmez. Göz ile gördüğünü perdeler.
6 “Gelenlerde
cümleye, ALLAH’ım RAZI olsun.” dedi, selam gönderdi. “Gelen gülen, gölgeyi
silen cümlesi ile bir olduk, sevinenle sevindik. Gönüllerde bulduk, aynayı
kainata onlar adına tuttuk.” dediler. Camiyi bine eden; neymiş demeden, ne
olacağı sormadan, temele girmiş. Güçlük, temeli atmadadır. Binanı
çıkmak kolay. Sohbetin en güzeli; temeli atıldıkta, duvarı örüldükte, tezyinatına
düşüldüktedir. Çünkü temeli, temel ustası yapar; duvarı, duvarcı; tezyinat,
çok yönlüdür. Temeli-duvarı kimse övmez, onun ustası gizli kalır. Tezyinatını
yapan övünür, seyreden över. ALLAH’ım hal ehli kuluna; hem temeli, hem duvarı, hem
de tezyinatı övmeyi nasip kılmıştır. ALLAH’ıma emanet olasınız, önce
temeli göresiniz. ALLAH’a ısmarladık. GÜLÜMÜZ gönlümüzde. Dileğimizce
analım, temelimizdir bilelim. Uymak o’nu bilmektir, bilirim demek değil.
(Resim
verildi: İslam’ın beş şartı, onları yayan DÖRT HALİFE’si)
7 ‘Öte yakası?..’ demeyin, olanı
olmayandan ayırmayın. Öte yakası, SAHABELER’ine aittir. Sayı ile değil. VELİLER,
onların yolunda değil mi? Onlar o’nun yolunda değil mi? Bir GÜL, bir
bütündür. Bir ümmeti de, o’nun içindedir.
Temel:
RESULÜ
Duvarlar:
DÖRT HALİFE
Tezyinat:
EVLİYALAR