25 Ağustos 1973
MEVLÂNA’yım ben
1 Yudum-yudum içtik, güzel gecemizi seçtik, her VERDİĞİ’ne
uymaya çalıştık. Hatalarımızdan af diledik, ‘Güzellik, her VERDİĞİN’de.’
dedik, cümlemiz kendimizi köprüde bulduk. Karşı yakaya geçelim, elden-eli
bırakmayalım. Miğfer korusa, ciğerin yara alır, kaderin sen gelmeden
yazılır. Nerden neyi korursun, kimden nasip alırsın; VEREN yazmadıysa? Koşan
ata gem vuramazsın, dilediğin yerde dur diyemezsin. Atın koşusunda
toz çok olur. Ne var ki hepsi arkada kalır. Arkada kalana değil, önde
gidenedir itibarımız. Manayı; cümlemiz gönlümüze akıttık, ‘Adım-adım öteye
götür, YA RABBİ.’ dedik. Her dedikte gittik, ne var ki gidişten habersiz
kaldık. Haberimiz olsa ne gerek? Gidiş olsun, O’na varsın, yeter ki
varışta, O’nu bulsun. Her avuç pirinç, aynı sayıda olmaz. Gene de ölçümü,
bir avuçtur. Gönlümüz O’nunla oldukta, O’nunla miraca çıkmış olmaz mıyız? Gönül
gönle bağlandıkta, çözecek bulunur mu? ‘Ben her an ALLAH’ım ve RESULÜ ile
beraberim.’ demek için, EVLİYA olmak gerekmez. Ne var ki; ADI ile
değil, VARLIĞI ile beraber olmak. O’nun ‘OL!’ dediği, kulluğu
sınırladığı yerde bulunmak; O’nun ile beraber olmaktır. ‘Kulluk sınırlı
mıdır?’ derseniz, elbet. Maznun niye ceza görür? Ya suç işlediğinden,
yahut niyet ettiğinden. ‘Suçu işleten ALLAH’ım.’ dersen, niyetinden
tövbe et. Kaybına kahır etme, fakrına utanç duyma, yemediğin aşın hasretine
düşme ki; sınırı aşmayasın. CAN çekerse, niyet hata mıdır? Nefsine
savaşı o zaman aç. Men edilen, KUR’AN’da verilen; senin ışığın
olmalı. ‘Men edilen ışık olur mu?’ derseniz, elbet olur. Çünkü kul hatası
ile doğruyu bulur. Eğer hataya düşmemiş olsa, doğrudan
bihaber kalır. Eğer yollar çamur olmasa, taşı toprağı kulu
rahatsız etmese; düzenlenir miydi? Dağa tırmanan düzlük arar, güzelliği
düzlükte görür. Halbuki hepsinin güzelliği, ayrı ayrıdır. Daha önce verdim,
güllerin de dili vardır dedim. Gülün topluluğu güler. Gülün tekliği
söyler, gülün gününe söylemeyeni duyar. Gül bahçesi, lale bahçesi, ve mezarda
yetişen gülleri dedim.
(Resim
verildi: HAZRETİ ALİ)
2 Yollar ona bağlasın, o’ndan alsın yolu versin, cümlenize EYVALLAH
desin. Müjdesini verdi, “Hediyem olsun.” dedi. “Selam ile ALİ’yim, adım
olana olsun.” dedi. “Görene, müjdesini alana dedim. ALLAH’ıma emanet olasınız, ALLAH’a
ısmarladık.”
3 Değerinin büyüklüğü adında, adının yadındadır. Adının
yadı, kulunun gönlündedir. Verilen, kullarına sunulan resim, kuluna hediyesidir.
(t’nin sormak istediği,
o ara gönlünden geçirdiği: 'Resim o günkü yani bu alemdeki haliyle
kıyafetleriyle nasıl oluyor da verilebiliyor? RUH halinde bu nasıl
görülebiliyor?) Kul gözünün ölçüsü dışındadır. Sadece
yaşadığı günün görüntüsünde verilir. Var olduğu an, sadece NUR’dur.
NUR, kul gözünde görüntü olmaz. ‘Her var olan O olduğuna göre, NUR
değil mi?’ derseniz; gördüğümüz her var olan, O’nun sadece gölgesidir.
Aslını görmeye, kul bedeni dayanamaz. Onun için görgümüzle hal olalım, her
olaydan mucize havası çıkarmayalım. Her olaydan mucize havası çıkardıkta, kendimize
paye vermiş oluruz. Mucize topyekûndur. Her yaratılana, mütevazi
oluşta saygı vardır. Saygıda sevgi vardır, sevgide O vardır. Hummalı
olmayalım, ‘Biliriz.’ demeyelim, bilgiye hudut koymayalım.
4 ALLAH’ım cümlenizden RAZI olsun. Geldik gördük, niyazına durduk, ‘YA
ALLAH!’ dedik, birlikte bulduk.
ALLAH’a ısmarladık.
LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR
RESULULLAH
maznun: sanık,
yad: hatır, gönül, anma, hatırda tutma, zikretme,