21 Kasım 1973
MEVLÂNA’yım ben!
1 Kundak sarılır, yollar sorulur; her olay, HAK ELİ’yle karılır. Ne
kulun sözü yer alır, ne yolu yön bulur; ALLAH’ım izin vermedikçe.
2 Yaşamadan maksat; açığı örtmektir, hataya gülmek değil.
‘Oymayı bilendeniz.’ derseniz, EYVALLAH derim. Yenmedik aşta, HAK görülmez;
minareye, seyre çıkılmaz; ‘Selam.’ diyene, yüz çevrilmez. Aranmadık DOST’a hata
yükleme ki, yük almayasın. Daha önce verdim, asla hata aramayın. Çünkü yol ehli,
kul gönlüne yatanın değil, HAK EMRİ’ne uyanın peşindedir. HAKK’ın
EMRİ nedir? “YARATTIM GÖZETTİM, HER HALİNİ BEN
HALKETTİM, HATASI DA BENDEN, ATASI DA, SÖZ NİYE SENDEN? KUL HAKKINDA
KARAR, KULA DÜŞMEZ!”
3 Bakır sahana, altın kapak örten kul; geçeni deşmez. Denmedik olayda,
yargıya düşülmez. Yazılan yazının, dışına çıkılmaz. Semerden aranan
nedir? Kula vereceği rahatlık. Naldan aranan nedir? Hayvana vereceği
rahatlık. Ne biri gereksiz, ne de öbürü. Konmadık kuşun ayağında dal
varsa, yuvasına taşır. ‘Niye taşır?’ diye sorguya düşer misiniz?
Çünkü HAKK’ın EMRİ’ne uyar. Olmuşu- olmamışı sorarsan, ‘Olması
yakındır.’ der, sabır ile bekler. Çimenden beklediğin nedir? Yeşilin verdiği,
kul gönlünde umuttur. Umut nedir? Umut, aydına açılan kapıdır. Demek ki
yeşil, dilenen kapıdır. Sarının renginde, olgunun denginde görülendir. Meşenin
yaprağında, kestanenin toprağında; gayretinin yeri yoktur, sadece
verime uyuştur.
4 “YA ALLAH.” dedi, YUNUS’um geldi: “Yerde gökte değil gönüllerdeyim,
her dilenen anılan yerdeyim. CAN ile CANAN bir oldukta, CANLAR buluşur. Nimet
verildikte, kıymetini bölenin CANAN’a şükrü bol olur. Ne var ki; nimet her
an verilmekte, kul nimetin içinde yoğrulmakta. Bir şükürle, vergiye
kanar mısın?
5 Samanın gömüldüğü yerden, ot bitmez; neden? Çünkü yerden gelen, yerde
bitmez. Yerde bitmesi için, devrini tamamlaması gereklidir. Devrini nasıl
tamamlar? Daha önce verdim; sorgu açtıkta, sorgudan sorguya geçersiniz. Saman kuru
odun misali, yanıp kül olması gerekir. Yahut yenip göl olması. Yenip göl
oldukta, toprağı verimli olur. Çünkü devrini tamamlamıştır. Devrini tamamlamayan
kuluna, söz etmeyin. Hatalı olabilir, ne var ki devri tamam olmadığı için yanılmaktadır.
Verimi elbet kıttır, devrini tamamlamayan kul yoktur, geç olsa dahi. Kundak sarıldıkta,
gaye nedir? Bebeğin kabahatini örtmek. Ömrünce öyle olmaz elbet. Kendi hatasını
örtmeye çalışan, VELİ kul olur. Evliyalığı çalışması ile
değil, bilmesi ile alır. Bildiğini bilemezsin, bil ki yaratılanı
bölemezsin. Yaratılan TEK BİR’dir, bir binadır. Bölersen; kainat SIFATI’dır,
TANRI dedik ZATI’dır, ‘ALLAH.’ dedikte ZATI ile SIFATI. TANRI dedik, söz ile
izahını verelim. ‘TANRI’m!’ dersin, sadece O’na hitap edersin. ‘TANRI’yım.’ diyebilir
misin? Asla, çünkü SIFATINDAN’sın. O’na döndükte, bedenden sıyrıldıkta; sen de
O’sun. O sende olmasa, O’nu sana bildiren nedir?
6 (Neden “BEN
RABB’İNİZİM.” diye gelmiyor da sizleri vasıta ediyor?) “RABBİNİZİM.”
DEDİKTE, alacağınız cevap kati olur. ‘Diledik aradık.’ derseniz, “BEN
GELDİM.” DER. Aslında VEREN de, VERDİREN de O’dur. O’nun YARGISI, sorgunun
üstündedir. Yanılmayın, O’nun ADI’na karara varmayın. KARAR, O’nundur. Kul, ‘Zararı.’
derse, yanılmış olur. Neden derim, gözden EYVALLAH’ı ayırmayın. ALLAH’ımın
ADI’na, O’nun KARARI’na; yemine yer vermeyin.”
7 (Sizin verginizle, KUR’AN’ın
verilişi hakkında benzerlik var mı?) ‘MEVLÂNA’yım!’ dedi isem, O’nun
ADI’na, kulunun bedenine temsilci geldiğimdendir. KUR’AN’ı; her kul eline
kalem vermekten, yazdırmaktan aciz değildir. Ne var ki, kula VERECEĞİ’ni,
kul eli ile DAĞITIR, kulu kul ile EĞİTİR. ne var ki gene
kulu, kendi niyeti ile ÖĞÜTÜR.
8 (YUNUS’um, biz de
senin gibi yıllarca gezip dolaşalım mı?) YUNUS gezdi yürüdü, döndü
gönlünde buldu. Kendini bilen, kayguyu silendir, yazıya uyandır. ‘Yazıyı ben
nasıl bilirim, kararımı nasıl veririm?’ dersen, yazıyı elbet bilemezsin. Ne var
ki; olana uyarsan, KARARI O’ndan beklersen, yazıyı görmüş
olursun. Yazıyı düşünme. YAZAN BİLİR, YAZAR. Sen gelmeden
yazılır, sanma dilersen bozulur. Uymayı bilirsen, yolun açılır. Sana taş
atana, başına vurana, sözüne söz katana ne gerekir? ‘Almadım sözünü, silmedim
tozunu, duymadım yozunu.’ dersin, ona elini verirsin, sen kazanırsın. Aymayı bilene
uyman, ne güzeldir bilir misin? ‘Doğruyu buldurdum.’ demek, ne zevktir
bilir misin? Oradan buraya niye geliriz? Sana bu fırsatı vermiş ise; ona
sarıl, ALLAH’ına hamdet. Seni aydıran değil, senin aydırdığın. Kapına
geleni çevirme, denmekten maksat nedir? Daha önce dedim, kapına düşmanın
gelse, ‘Yolum sana uymaz, DEDE’m sana vermez.’ deme.
9 (Şeb-İ
Aruz’a bizi davet ediyor musunuz?) Gönüller bir oldukta, davete ne hacet? Yürüyüp geliveririz, sofrayı
kuruveririz. Dergahta, ev sahibi misafir olmaz. CANLAR buluşur, CANAN’la
oluşur. Gayret, kulun niyetindedir. Olayım dersen olursun, arayım dersen
bulursun.
10 Olaylara değil, dolaylara kati konuş. Olay HAKK’ındır, dolay
sana verdiği. Olay yazılan, dolay sana verilen. Sohbetin en güzeli, O’nun ADI’na
olandır. ALLAH’ıma emanet olasınız.
11 (.’nın rüyası neydi?) Yontulmamış ağaç dalı, yontulmaya
namzettir. Cümlemiz beraber olduk, niyazına vardık. Ona daha önce dedim, gördüğü
de odur. Elinin boşluğundan, şüpheye düşmesin; ‘EYVALLAH.’ dedi,
şaşmasın.
12 (HAZRETİ OSMAN’a
selam) Selamını aldım ilettim. Ona de ki: ‘On almazsan, beşe rıza
göster; senin için ondan hayırlıdır.’
13 Sözü saz ile bağlayalım, geleyim diyene, (Konya’ya gidişe) EYVALLAH diyelim.
ALLAH’a ısmarladık.
LÂİLÂHE İLLALLAH MUHEMMEDÜR RESULULLAH
14 Bildiğin aldığın gibi. BEYT’ine yol diledik, yolunu ondan
sorduk, gelene EYVALLAH dedik. HAZRETİ ALİ’den yön aldık, aldık BEYT’ine
selam verdik. Bildik ki BEYT’inden hoşnut oldu, olanları sevdi. ‘Sonsuz sevgide,
BEYT’i ile bir olun.’ dendi. BEYT; CAN ile kan ile BİR olan. ALLAH’ıma emanet
olunuz, BEYT’ine uyunuz.