22 Ağustos 1975 (Berat Kandili)
MEVLÂNA’yım ben!
1 Günümüz aydın, gönlümüz
açık, görgümüz sonsuz olsun. Cümlede aldığı kalsın, kaldığı ile
gelsin. Yeni gelenden, eski alandan ALLAH’ım RAZI olsun.
2 Saçının her
telinde O’nu bilen, kendini görendir. MEYDAN, her yola çıkanın, ‘ALLAH’ım
SANA.’ diyenindir. Yol dileyenin, HAK SOFRASI yiyenindir. ‘Bana da mı?’ diyen
yanılır. Kainat cümle ile kaimdir. Seni ayırmayanı, sen ayırma. Gel dedi isem,
benden mi diye sorulmasın. Gel denen O’ndandır.
3 ‘NURU.’ denir, nerden
alınır? Perde açılır, oluşum sorulur, varışım aranır, buluşum
tartışılır. Neden? Beklenenden. Beklenen ne? ‘Sendenim.’ denmesi mi? Ne
senden, ne benden, varlığım cümleden, cümle ile.
4 Suyun aktığı
yerde, tartışma bol olur. Ne var ki, ne su eksilir, ne alan kalır. Gelsin,
görsün, bilsin. Kim olursa olsun. EYVALLAH.
5 Sarının
sarmaşığı, mavinin karmaşığı tartışılır mı?
‘Almazsam?..’ denmesin, her kul kendinde bulsun, O’ndan bilsin.
Geçemediğin köprü yolun değildir. Gel el ile gül, senin yolundur bil.
6 “Gönülün ayırmaz, sohbetsiz sofra doyurmaz. Gelenden olsam, sorandan
alsam, sevenden bilsen; adımı anar mıydın, yoluma düşer miydin?” dedi HACI
BEKTAŞ söze girdi: “Sağ ile solu ayırma, eli ele kayırma. Sağın
yıktığını sol tamir eder, el elden her an bekler.” dedi, sözü YUNUS’uma
verdi.
7 “Soğuk suda arınmaz, cemiyette kul yerinmez. Az
verenden yerinmez. Yolumuz budur kaçılmaz.” dedi, YUNUS’um sözü EYYUB’a verdi:
8 “Solan yaprak dökülür, konuya hayret diye
bakılır.”
9 Günümüz gerçeğe dönüş günüdür. Vazife alan
yürür. ‘Yürüyen nerde? Nereye?’ deme. Gayesi hep birdir. Elmayı dörde bölsen,
dörtten birini alsan, öbürü haram mıdır? Olumsuzluk biri dörde bölmek, birini
alıp üçünü inkar etmek. Olay budur. Cümlenizin yolu MUHAMMED Yolu’dur.
EBUBEKİR, OSMAN, ALİ, OMAR. O’nun dörde bölünmüşüdür. Birini
alsak, öbürlerini inkar haktan mıdır? HAKK’ın YOLU’ndan mıdır? O’ bizim, biz
O’ndan.
10 “Gönüller dolusu selam ile geldim.” dedi,
SEVGİLİ’den Selam getirdi. “Geldim selam ile, yazdım kalem ile.
ALİ’yim! ‘Yeniyi eskiyi bildik, cümleyi bir aldık.’ diyenden ALLAH’ım RAZI
olsun, sevaplar teraziyi ağıra kaldırsın. Dağ yolunu aşanın, dar
geçitten koşanın; ALLAH’ım yardımcısı olsun. Cümlesi andılar, anılandan
olsunlar. TEVHİD dillerinde, O’nu bulsunlar. Olsunlar, dolsunlar, AŞK
ile dolsunlar.” dedi ALİ, yürüdü.
11 “Çöl geçilir, yol açılır, serpilen ekin elbet biçilir.”
dedi, HACI BAYRAM sözü aldı: “Uzandık yolunuza, dayandık kolunuza, dane
döküldü ise, toplayalım yenimize. Elde kalan yetişir, yerde kalan
katışır, toprak ile halleşir, meyva ile dölleşir, kulu ile
birleşir, döner durur, gider gelir. Ne eksilen görülür, ne atılan
savrulur, sanma yanan kavrulur. Ben gibi köle olur, kulu ömründe bulur.
‘Bildiğim, bulduğum.’ dediği an; ne kölelik, ne kulluk olur.
Ekin misali, onunla hemhal olur.” dedi, yürüdü.
12 Gördüğün şahit olduğundur,
inkarı olamaz. Duyduğun söze gelendir, geçer; ‘Duymadım.’ dediğin an,
siler.
Günün yorumuna YAHYA EFENDİ girer. “Günün niyazı defteri dürer mi? Yılın
hesabına aklın erer mi desem, soruya versem.
13 OMAR der ki: “Bir sevap, bin günahı götürür, kulu
aydın getirir.” Niyazımız ÖZ’den ise, bin yılı dahi ayırır. Cümle kulunu
kayırır. RAHMETİ ADI’ndandır. RAHMAN’dır, RAHİM’dir. Zengini bilir,
fakiri bulur, cümlesinden alır, KENDİNİ her hal ile andırır. Elbet
niyazımız defterimizi paklar. ALLAH’ımın ADI’nı anan cümleden, ALLAH’ım RAZI
olsun. Geldim, gördüm, duydum, aldım, verdim. EYVALLAH diyelim, selamet
dileyelim.” dedi, YAHYA EFENDİ yürüdü.
14 Gölge bedene eş midir? Kuşku kula
düş müdür? Niyete uymayan, kula taş mıdır? Olacağını bilen; ne
taştan, ne düşten, ne gölgeden sakınır. Olumsuzluk, olana yol örtenindir.
Asmayı üzüm vermez diye keselim mi? Suyunu bol verdin mi? Toprağını
aktardın mı? Verse vermese kaygu değildir.
15 ALLAH’ıma emanet olunuz, dördü birde bulunuz,
O’nun ile geliniz, O’na beraber dönünüz.
ALLAH’a ısmarladık.
LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR
RESULULLAH