23 Aralık 1977

MEVLÂNA’yım ben!

1 YUVA'mız yolumuz, cümleniz sevgimizdir. Sevgimiz dedik, gönülden gönüle aktık, yolunuza baktık. Selam sizlere olsun. Yerini bilen, yönünü arayandır. Selamını getirdik, 'Yeni'ye uydular.' dedik. Geldik verdik, sevdik sevildik denileni cümlenizde bulduk.

2 "Her salkımı aradım, her kökte düzeni buldum, YARATAN'ı güzel görenden sordum. 'Adına kayıt koydular, seni YUNUS diye andılar.' dendi.

3 Gerçeğin renginde her olayın dengi görülür. Açık gelen soruda, kainatın ahengine uyulur. 'Yerini alan kimdir, nereden bilinir?' dendi. Kainatta her var olan, 'Varlığım yazıdan.' diyen, yerini bilendir.

4 (MELEK diye adlandırılan ilahi varlıklar ve görevleri üzerinde bizleri aydınlatabilir misiniz?) MELEKLER'in yeri renklerinden bilinir. Yerden göğe ahengi kurulur. Renk düzeninde her meleğin görevi vardır. Elbet yalnız renk düzeninde değil. Kulunun kaçınılmaz kaderi denilen yazısında MELEKLER'i yardımcı görevdedirler. Elbet kuluna yardımcı.

5 Mavi rengi verdik. AZRAİL. Ölüm meleği denir. Aslında can alan değil, ruhun yoğun sisten kurtulmasına yardımcı olan MELEK'tir. Yeşil renkte CEBRAİL vazifelidir. Yerden göğe her kulunun arayışında vergisi büyüktür. İSRAFİL sarı ile açar, yapıda rengini bilen ile seçer. MİKAİL desteyi sorundan kurtarmaya vazifelidir. Mor renk ile bilinir.

6 (Desteden murad nedir?) Ahengini bulmuş cemiyet destede anılır. Renkler asla birbirine katılmaz. Ne var ki, birbirinden ayrı kalmaz. Çünkü binanın dört duvarıdır. Güzellik bilmede, bilmediğini sormadadır. Meydan bizimdir, bizim olan sizindir. Elbet her var olan cümlenizindir. Doyumsuzluk gerçeği buldurur, her aldığı kulunu oldurur.  

7 (Bir önceki tebliğde 'Yayan ile soyunduk, saran ile giyindik.' ifadesi var. Açıklar mısınız?) Yayan yola çıkandır, yolcuya açık bakandır. Yayan çıktı isem, elbet soyunmam gereklidir. Neden? Ağırlıktan sıyrılmak, kendi kendine kalmak için. Kendi kendine kalmaktan maksat; yoğun çalışmak, yoğun alışmalardan kurtulmak. Senden benden sorgu gelmeden yolu bilmek, yeniye yönünü vermek. Yayan, çoğaltan demek değildir. Açık ayak, açık baş demektir. Giyindik saran ile denilen oluşun rengini gösterendir. Yorumda hata yok. Ne var ki saranın dengini bulmak gerektir. Öyle saran ki, yumuşak yer, yumuşak söz ile giydiren, hal ile hallenen. Maya, çoğalana yer verir, giydirmez. Ateş, hem pişirir, hem giydirir.

8 (Geçen sohbette bu sözlerin altından somun misali gelmişti) EYVALLAH. Somunda giydiğini, görmez misiniz? 'Ekmeğin kabuğu.' dersiniz. Görgüyü yeriniz kadar açarız, güzeli her görene saçarız. Merdivende iniş ve çıkış vardır. Niyet niyaza açık ise de, yazılan bilinir, niyet öylece bölünür. Doyum dilenir, her dileyenle verilir. Kaşık eldedir, söz dilde, AŞK gönülde. Koruk yerini bilse, 'Üzüm olacağım' dese; kayguya düşmezdi. Şarap testiye girse, testide benden bulsa, 'Aradığım...' der miydi? Somut örnek alsalar, çölde deniz görseler, yine de bilmezlerdi, düğümü çözmezlerdi; vereni olmasaydı, doyumu bilmeseydi. Ağacın olumunda görüldü. Niyetten değil, beklenen oluştandır. 

9 (Kemerden murad nedir?) Yorumunu açık aldınız, 'Yerimiz bilelim.' dediniz, YUNUS diye andınız. Her seferde değerinden söz ettiniz. Söz ile değil, ÖZ ile giriştiniz, ÖZ ile buluştunuz. Aradaki perdeyi açınız. Her kul her kula açık olsun. Olduğu gibi görsün, olduğu gibi versin. Açıklıkta selamet vardır. 'Ayağım yayan, gönlüm ayan olsun.' diyelim, yola öyle koyulalım.

10 (Bir sohbette 'Gönülden gönüle aktarılan dost sevgisidir, kuldan kula aktarılan HAKK'ın yargısıdır.' denilmektedir. Açıklar mısınız?) Gönülden gönüle sevgi birlik getirir. Kulun kuldaki hakkı, ALLAH'ımın yargısını bildirir. ALLAH'ım 'KUL HAKKI İLE BANA GELMEYİNİZ!' der. Sözümüz budur. Yerini bizden değil, önce kendinden sorsa, her kul kendini yargılasa; yapısında sevgi kökleşirdi. 'Yemeniyi giydik.' dediğimizde; arındık, sevindik, AŞK ile sarındık demek idi. ALLAH'ım RAZI olsun, cümlede RIZASI kalsın.

11 Ağacın yamaçta olanı yatık gelir, kulunun sevgide bulduğu katık gelir. 'Sevmeyen.' denilmesin. Sevemeyen değil, sevmesini bilmeyen vardır.  Varın görün, öyle kulun çevresi dardır. Sarıverin çevresini, sevginizle soyunsunlar. Sargınızla giyinsin, şarkınızla övünsün, şarkısıyla döğünsün. Demette vazifeli, oradadır.

12 (Doğan bir bebeğe ad koyar mısınız?) Doğanın adına geldik, 'Ömürde gürlük bulsun.' dedik. Gerçeğin geliştiği, sevginin oluştuğu günde, adını aydın desinler, gününü aydın bilsinler." 

13 YUNUS'um selamladı, "Söz MEVLÂNA'ya." dedi. Derdest olalım, demet misali birbirimizi bulalım, kundağı açalım. Elbet içinden yeni doğan çıkar. Yeni doğanda yeniye giriş vardır. Çok aldık, çok verdik, düren ile süreni gördük. Sergiye koyan ile yorumu açanı sevdik. Sevgimiz katıksızdır. Sevginize denk gelsin, yağan karda ayak izi kalsın. Kardaki ayak izi gelene yardımcı olur. Olmasını dilesen, yağmasında doyum bulsan; yine de kar eridik te, aradığını bulur. Her suyun başı yeşildir. Yer ile yol seninse de, deniz ile gök cümlenindir. Oraya sahip olamazsın, ayrı da kalamazsın. Aşamadığın köprüden kemendi soramazsın. Ayağım götürdü dediğin yoldan, kendin sorumlu değil misin?

14 Doyumu bulacak, yosundan soracak isen; çözümü bizdedir elbet. Ne var ki, bilginize günü geldikte verilir. Kainatta bir düğüm daha öylece çözülür. Geceyi gündüze çeviren, devreyi yoğun çalıştırandır. Ne demek?' dendi. Gönüldeki gece ile gündüzü verdik. Kainattaki düzen, ne çalışan ne alışan ile değişmez. Kul diledi diye yeni düzen oluşmaz. OLUŞTURAN, arayana buldurandır. YARATAN'ın bulmasını dilediğini bulur. Olumun düzenine uyanlar, 'Ayakta amadeyiz.' diyenler, elbet yerini veren iledirler. 

15 Cevher, açılan yoldadır, MERYEM dilenen koldadır. "Selam." dedi, geldi, sahifede yoruma girdi:

16 "Ayran içtik serince, mola verdik köyde şirince. Yumurta aldık tavuktan, tavuğu dedik HALİK'ten. Katrede söndük, kahırda sunduk. Döndük, her olayda umduğumuzu aradık. Gördük ki umduğumuz değil, yazılanmış güzel. Yumuşak yolun yolcusu, her hal ile verir hancısı. Selam olsun. Yoldan beraber geldik bilinsin.

17 (Bu söz Selçuk'tan gelenler için mi?) EYVALLAH. 'MERYEM yerini verse, cümleye gönlünü serse.' denilir. Sergimiz cümlenizedir. Elbet  yerimiz açılır. Ne var ki önce TOKTAY seçilir. 'Kimdir?' denildi. HAK ADI'nı doğuştan anan,  'Anam suçsuzdur.' diyen OĞLUM'dur."

18 "Er olsa, geç kalsa denilmesin, adım üç harf ile bölünmesin. Geldim vereceğim, vazifemi göreceğim. And ile değil, AŞK ile açtım, seherde seferi seçtim. Soğuk ile sıcakta, yağış ile güneşte aldığınız gibi olun, olduğunuz gibi verin. ALLAH'ım sizlerle, sizler de ALLAH'ım ile olun. ALLAH ADI dillerde, yorum gönüllerde olsun." dedi OĞLUM selamladı

19 (Kim nakletti?) OĞLUM açık geldi, açık verdi. "Sergide ANAM'ın sözü kalsın." dedi, her sahifeye adını koydu. 'Ne demek?' dendi. Her sahifede adına işaret vardır. Selam olsun, HAK ADI dillerde kalsın." dedi, MERYEM selamladı.

20 Yağ ile balda, dost ile her halde buluştuk, sevgi ile oluştuk. ALLAH'ıma emanet olunuz. ALLAH'a ısmarladık.

21 (TOKTAY, HAZRETİ İSA mı?) EYVALLAH. 

22 (Resim verilir) Niyette yer alan, HAZRETİ İSA denilen; yolunu aldığınca yayandır. HAZRETİ İBRAHİM; bildiğince açılandır. HAZRETİ ALİ; olduğunu bildiğini, yaydığını cümleye gösterendir.  

23 (AKDEVE nedir?) Günü geldikte verilir, yazıda yazan ile görülür. EYVALLAH

ALLAH'a ısmarladık

LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RESULULLAH