3 Ocak 1978

MEVLÂNA’yım ben!

1 Yeniyi her gün verdik, geçmiş gelecek yerinde gördük; her gelene dilenen yazıyı verdik, ömürde olanı tezgaha serdik. Yersiz olan gelmez, olmaz denilen bizden verilmez, sohbete EMİR gelmeden girilmez; ne var ki, asla kuldan kula söz edilmez! Verdik vereceğiz, her sevenle beraber olacağız. Gülenle güleceğiz, ağlayana el vereceğiz, toy denilende olgunluk meyvesinin çekirdeğini göreceğiz. Adımız andımızdan bilinir, sözümüz 'Nerde olsan, kimden gelsen, ne olursan gel!' diye anılır. Ne var ki, yolumuz hal yoludur, eğlence sözü asla değildir! Hiç bir halde hata yoktur! Ne kendimizi suçlayalım, ne geleni katlayalım! Denilen de O'ndandır, tutulan da.

MEVLÂNA'yım! 

2 Tedbir takdirdendir denilir; ne var ki, sözümüz yerinde yöresinde görülür. Yazılı sohbetimiz, her toplanılanda verilecek. Sohbet; dilenen yerde, dilenen toplulukta, halden hale uyanlarla, günde yorumunu bulanlarla yapılır. Her ayrı bir günde, yani cumanın dışında toplanılır, verilen yazılı sohbetin yorumuna girilir. Dileyen gelir. Evet, YUVA'da değil, dileyenin yuvasında. Yazımız verilir, verilen yazımız az ve öz olur; gelen cumada, yorum yazıdan sonra yapılır. Sözümüz: sözlü sohbete eski tebliğlerden başlamanız, topluca sözü değerlendirmeniz gerektiği verilir. 'Nasıl?' denildi: YUVA'nın dışında dileyen dostlar buluşur, eski sohbetlerle yeni sohbetlerde verileni ayrıntılardan çıkarırsınız. Bundan sonra, sohbetin özeline değil gereğine biz işaret vereceğiz, doğrudan söze bağlayacağız. 'Nasıl olacak işaret?' denildi: Gece gördüğü yıldızı karşısında görecek. Toplulukta yazı ile vereceğiz, yorumda hata görüldüğünde, anında ağızdan düzelteceğiz. Yalnız, kesinlikle sizden soru gelmesin! Sözlü gelen, tarafımızdan verilir! Çünkü her olan, tarafımızdan hem duyulur hem görülür.

3 Doğuş günü verildi, TOKTAY gönlümüzde derildi; selamın geldiği, her söz ile yorumlandı. Selam; HAKK'ın kuluna tecellisidir, kulunun HAK'ta kendini bilmesidir. Madem bağlantı kuruldu, iki Alem yoğruldu; öyle ise, selam da birbirine oldu. Yerini bilen dedik! Elbet alınan RESULÜ'ndendir. Selam ve gelen her kelam. Niyazımız cümleniz ile. 

4 "Yol diledim gelmeye, hal diledim gülmeye, gönül verdim kalmaya." dedi, YUNUS'um söze girdi:

5 "YUVA sıcak dostumuz gür, her gönül bildiğine hür. Dileyen geldi kaldı, her sohbetten nasip aldı. Kimi güldü, GÜL'ü bildi; kimi yürüdü, yolu buldu, her gelende adımız kaldı. Kalayım dediğim odur!"

6 m yerini bilse, bildiği yerde kalsa, sorgusuz kalırdı. m; yeri yönünü veren, gönlü hür yolda kalan değil. Adına k. dediğin, yerini benden sorduğun. Geçeri sorduğu; geniş yapraklı maydanoz yesin, kökünden şifa alsın. (İdrar yolları rahatsızlığı için) Kereviz dersiniz, kaynatsın. (Prostat büyümesi için) a'ya daha önce verdik, ayrık otunu bulsun dedik. Yeri açılır.

7 Yazımız her cuma verilecek, sözümüz her cuma söylenecek. Ne var ki, ÖZ'den ayrı kalınmasın! Yani, tek-tek değil, bütünde mütalaa edilsin! Bunun için de, gurup-gurup toplanıp, geçen sohbetlerin tekrar-tekrar okunup yorumlanması gereklidir. Gurupların getirdikleri sorular, cevabını alır, cuma gecesi yazılı sohbetinde verilir. Yalnız sorular, tekrar-tekrar verilenden olmasın! Yazımız uzun değil, az ve öz olur. Daha sonra öz olarak bir hafta evvelki sohbete girilir, o zaman dilenen BİR'lik daha çabuk kurulur, verimi daha gür olur. Yoğun çalışma dedik, daha önce verdik.

8 ('Kendini bilen, RABB'ini bilir!' Hadis-i Şerif’inin manası sorulur) Ben beni bilirsem, TANRI'da bulursam; kendime dönerim, öyle oldukta kendimi bilirim. YAR sohbetin var mı, her ânı bana kâr mı? Öyle ise, kendini bilen TANRI'yı bilir. Bildiği, VARLIĞI'dır; sildiği yokluğu. Hem varlık, hem yokluk nedir? Var isen, sen yoksun! VAR O'dur! O'nun VARLIĞI'nı senin ile çözemezsin! 'Ne demek?' dendi: Kendimizi bildiğimiz an beni sileriz, O'nda oluruz. VAR OLAN, O. Kendini bilen, O'nu bulur. Sözün özü budur!

9 Önümüzde açılacak sohbette önce sözü bitirelim, sonra yazımızı alalım, öylece yeni düzene girelim. Bir de, geçmiş sohbetlerden dileyenlere verip birkaç defa çoğaltılsın! Meydan bizim dedim! Her gün elbet olmaz. Ne var ki, gün-gün yöneticiler deneticiler toplansın; vazife aldıkları yönde, 'Nerden geldik, nerde durduk?' desinler, yaptıklarının muhasebesini tutsunlar! Gerekli olan, gelmek almak değil, geldiği yere getirmek, aldığı kadar vermek.

ALLAH'ıma emanet olunuz.

ALLAH'a ısmarladık.

LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RESULULLAH