15
Mayıs 1985 1 Kuşlardan söz getirdik, kayguyu dünden
bitirdik, doğruyu aldık gerçeğe götürdük. Cümlenize selam olsun,
kuyudan gelen sese kulağınız kapalı kalsın!
2 “Dayanmayı bildik, bulduğumuz gerçeğe uyduk; her yol sorana,
taşsız olanı gösterdik. Güzel geldim ben bu yola, güzel dedim kulda hale.
Ne verseler gülerim, hayır olsun dilerim.” dedi, YUNUS’um
sözü aldı:
3 “Beklersen yerden göğe DOST olanı bulursun, her öğünde
aldığın ile kalırsın. Bildiğine gördüğünü ekle, bilmediğin
konuyu gelen güne sakla!” dedi, YUNUS’um
selamladı.
4 “Var ettiğin
her yaprakta ben ADI’nı okurum, ‘Güzel olan’ derim
de, çiçekleri rengi ile dokurum. Serdiğim halıda, ‘Yaprak yaprak açılana
gel de bak’ dediler, sahibi adına çağırdılar.” dedi, RABİA sözü
aldı:
5 “Büktüğüm ipte döktüğüm su görülür, GÜL’den
sümbülden adım sorulur. Bilenin bildiği kadar emeği vardır,
bağlanmayan düğüm ele alınırsa zordur! ‘Attığımız adımda RABİA’ya selam olsun!’ diyelim, her öğünde taze
üzümü yiyelim. Adını gülden alan, gülün renginde kendini bulan; soğuktan
uzak dursun, sıcak ile kendini bulsun!” dedi, RABİA
selamladı.
6 “Çevremde yol isteyen, çehremden yorgun diyenin sözünü günde aldık, gelen
güne huzur diledik.” dedi, EYYÜB’üm söze gelen ile
katıldı:
7 “Komşudan komşuya selam verdiğin, atılan düğümü anında
gördüğün; düzenin yasasıdır, bilmeyenin tasasıdır. ‘Olmaz’ deme, gül de
geç! Olumsuz senden gelmesin, bahçende açan güller solmasın. Dilediğine
uymayan kalmaz.” dedi, EYYÜB’üm açılan yuvaya,
sevilen havaya gönlünü verdi. 8 “Sevginizden ördüğünüz, başına taç verdiğiniz, elden dilden
sildiğiniz her öğünde görülür, açılan yoluna kilim serilir.” dedi,
MERYEM sözü aldı, PİR SULTAN ABDAL ile sohbete durdu:
9 “Kalmazsa bir demet çiçek, bahçende güller açacak; gelip geçen her olaya,
bilen bilmeyen gülecek. Dağlara selam diyesin, aşına DOST tuzu
katasın; senden benden sorsalar, ‘Yolun açık’ diyesin!” dedi, MERYEM açık
olan sofrada lokmasını PİR SULTAN ABDAL ile paylaştı.
10 “Yumuşak yolun olsun, RABB’inden sözün
bilsin; dün gittiği yerden, bu gün de gülsün gelsin.” dedi, HAMZA DOST
“Yuvada, havada, toprakta, suda ne varsa gönlünce hizmetine gelsin.” dedi,
cümlenizin niyazına katıldı, selamladı.
11 “Tuttuğun attan inme, dediğin sözden dönme; nasibin verildiyse,
kulundan gelir sanma!” dedi, KAYGUSUZ sözü aldı:
12 “Dağdan dağa dolaştım, dilediğime ulaştım;
bağlı olanı çözdüm, uymayanı çizdim. Gördüm ki, aklım ile emeğim birbirine
hizmette. Doymayı dilersen duymayı denemelisin, kendinden kendine aldığın
bilgiyi elemelisin! Emeklemeden çocuk yürümez; DOST demezsen, arkandan gelen
eteğini süremez. Bil aldığın her taneyi, bil gördüğün her
haneyi. Gönüllerden alırsın, sen de güzeli bulursun.” dedi, KAYGUSUZ
selamladı.
14 “Duvarı ördüm gireyim diye, kendime bir yuva kurayım diye, YUNUS ile
helvayı karayım diye, kurduğun düzende sevgiyi bulayım diye. Her gelenden
selam aldım, her sevenle sohbete daldım. Bir de baktım duvar örülmüş,
bahçemde çiçekler sarılmış, bağlanan tay koşuya gelmiş.
Sevindim övündüm, yumuşak haline gönülden katıldım.” dedi, HACI BAYRAM
selamladı.
15 “Çölden geldim adım VEYSEL, yolda durdum, dedim ‘Her olay ezel… günüm
güzel, gelen güne gönlüm hazır’ Selam olsun, VEYSEL’in
sözü cümlede kalsın!” 16 ALLAH’ıma emanet olunuz, değişen her huyda DOST ADI’nı anınız! Gün gelir uyuma dönüşür, ‘Geçti’
denen her olay DOST ADI’na gelişir. ‘Dün nerden
geldi, bugün nerde buldu, yarın nerde kalacak?’ denilirse; olayı
paketlemiş olursunuz, dar havuzda kalırsınız. RABB’imin
çizgisi, her kulu için güzeldir. Kayguyu silelim,
dünle bugünü bölelim, huzurda öylece kalalım. ALLAH'a ısmarladık. LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUR RESULULLAH. |