17 Mayıs 1985 Cuma MEVLÂNA’yım ben! 1 ‘Kuşlara
özendim mi, dalgalarla bezendim mi, çiçeklerden aldığıma, ağaçlarda
bulduğuma, DOST ADI ile gözlendim mi?’ dedim de kendime sordum. Cümlenize
selam olsun, bende olana, cümlede kalana ALLAH’ım RAHMET’ini versin. 2 “Ele
yaprağı alsam, yerden gelene toprağı sorsam, niyazının birliğine
şahit olurduk.” dedi, YUNUS’um sözü aldı: 3 “Yerde yola
bakarsın, gökte bulutu yoklarsın. Yerim serim kainatta, ÖZ’üm sözüm her
yaprakta… Yaprağı bulduğun gün, seferde gördüğün yön gölgeni
silerse; ‘Olmamış.’ denilen her meyve oluşumunu bekler, sana güzeli,
kendine ezeli saklar. Dönmeden arkana hep gidişe uyarsan, dört kapı görüp
te DÖRT MELEĞİ duyarsan; gözüm, ÖZ’üm, sözüm sende bilesin.” dedi,
YUNUS’um selamladı. 4 “Ayva yedim
serinde, şifa buldum derinde; dumandan uzak kaldım, günün her seherinde.”
dedi, KAYGUSUZ sözü aldı: 5 “Bekleyenle
olursan, saklayandan bulursan, yeniden konuyu dost KAPISI’na getirirsen;
güllerin açtığı bağı bulursun, bağlarda sesini kendinden
bilirsin. Gez adım-adım, görmeyi dene; ÖZ’ünden gelen her sesi aklına ver de,
kendini sına.” dedi, KAYGUSUZ selamladı. (EFENDİM, AZRAİL
ALEYHİSSELAM’ın yardımcıları var mıdır?) 6 “Her
MELEĞİN yardımcıları vardır; sanılmasın kainatın, alemlerin çemberi
dardır.” dedi, YESEVİ sözü aldı: 7 “MELEKLER’in
adına, BİR’liği koydu da RESULÜ, adına cami dedi. DÖRT
MELEĞİN adıdır. KABE’nin bağındadır, kainatın çölündedir,
RESULÜ’nün dilindedir. Sen de dillen.” dedi, YESEVİ selamladı. (‘Kainatın çölü’, Arap Yarımadası
oluyor öyleyse?) 8 “Yolumuz,
bağınadır. Dağlar geçit verecek, çöllerde cümle kulu birbirini
görecek; dizi yere, gönlünü YAR’e, ömrünü GÜL misali kumlara serecek.” dedi,
HAMZA dost sözü aldı: (Cümle
mi EFENDİM?) 9 “MAYA’nın
varlığına inanan her kuluna… MAYA; O’nun sana ÜFLEDİĞİ’dir.
Öyle ise her kulu O’nu bilecek, O’na döndürülecektir. 10 Dayanmayı
diledik, taş kalmasın eledik, ‘Dileyen gelsin.’ dedik, taşsız kumu
her dileyene sunduk. ‘Yoğun aldık.’ dediler; ‘EYVALLAH.’ diyelim,
niyazımıza açık yoldan DOST ADI’na devam edelim.” dedi, HAMZA dost selamladı. (Açık yol, namaz mıdır?)
Açık yol; verdiğimizdir, alsa almasa gördüğümüzdür. 11 “Çimenlere
baktım da, nefese öyle daldım, yumuşak gelir diye konuya çimenden girdim.
Her adım atana sordum; ‘Doğuştan alanda mı, sevgi ile bulanda mı
gerçeğin bilinci vardır?’ YAHYA söze geldi de, dedi ki;
‘Doğuştan alan, güzeli olduğu gibi bilendir; arayan, bilincine
hizmet edendir. Ayağıma giydiysem yemeniyi, yola niyet kurduğumdandır. Yola çıktı isem, yol beni gideceğime ulaştırır,
ayağıma yaprakları dolaştırır; selam versem her çiçeğe, yedi
rengine bulaştırır.’ ” dedi, YAHYA EFENDİ selamladı. 12 “Dayamazsan
sırtını ağaca, belin bükülür; kış gelince, ağacın yaprakları
dökülür; dost, güzelden güzele ADI’nı verir.” dedi, VEYSEL KARANİ sözü
aldı: 13 “Her
öğütte durdum, verene sordum; ‘Benim için mi, kendin için mi söylersin?’
dedi ki; ‘Alırsan, hem sana, hem bana hizmettir; almayı bilen için, sona
hizmettir; bildiğimi vermezsem, varlığıma külfettir.’ Doğruyu
doğru ile bağlarım, sevgim için her kapıda ağlarım, dünden
bugünü beklerim, her anımda bilgime bilgi eklerim.” dedi, VEYSEL’im selamladı. 14 “Davar aldım
güdeceğim, yününü aldım satacağım; sevgim ile kaldım, sevenin elini
tutacağım.” dedi, PİR SULTAN ABDAL sözü aldı: 15 “Gölgeye
geldiğimi Güneş’in ışığından bildim, sıcağında
kaldıkça yana-yana soldum; kaybım elbet olmadı kendimi buldum, doğudan
batıya adımı yaydım… Gelen giden söyledi, adıma niyaz peyledi. ‘HAY’ dedim,
cümle ile söyleştim.” dedi, PİR SULTAN ABDAL selamet diledi,
selamladı. (Doğu ve
batının anlamını açarlar mı?) 16 “Ak koyun gözü
kara, dumansız geldi dilediği diyara. ‘Kendin mi geldin?’ dedik, ‘YAZAN
getirdi.’ ” dedi, RABİA sözü aldı: 17 “ ‘Koyundan söz
gelir mi, gelen giden alır mı?’ derlerse, de ki; ‘Her yaratılmışın dili
vardır. Bilen ile söyleşir, yerden göğe her varolan ‘BİR’lik.’
diye bekleşir.’ BİR’liği kurmak, senin benim görevim. dost
ararsan, hem doğuya, hem batıya; post ararsan, gitme sakın katıya;
derlerse ‘Çatmayasın kötüye.’, bilesin ki her anında, her yönünde, RABB’im
kulunun yanında.” 18 “Çeşme başı
kalabalık, her alan sevinir, bulduğu ile övünür.” dedi, EYYÜB’üm sözü aldı: 19 “Binbir emek
verdiğimiz, bir ömürde gördüğümüz, dağılana gönül koyup
aldığımızı serdiğimiz; yorulmaktan ötedir, sorgusundan katıdır. Asla
dağılana yer vermeyiz, aldığımız her damlayı ayak altına sermeyiz. 20 RABB’im SANA
sığındık, verdiğin güzel ile övündük. Vermediğine gönül
koydurma, buza gelip kaydırma; SEN’den aldık, SEN’den bildik, hatamıza saydırma.
AFFIN yücedir, SEVGİN kocadır. AŞK’ına düştük te, RESULÜ’nün
Şefaati’ni diledik. SANA SEN’in ile varalım, RESULÜN ile
BİR’liği kuralım.” dedi, EYYÜB’üm selamladı. ALLAH’ıma emanet olunuz, YUNUS’um ile yolcuyu el ele biliniz. ALLAH’a ısmarladık.
LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR RESULULLAH
|