31 Ekim 1985 Perşembe
MEVLÂNA’yım ben!
1 Seyre daldık güzeli, gölgesiz kaldık, DOST ADI’nı gönülde
bildik. Cümlenize selam olsun, aradığım sofranıza gelsin!
2 “ ‘Yumuşak oldum’ diyen; bostanda yaprağı incitmeden
yürüyendir, gayrette eteğini sürüyendir.” dedi, YUNUS’um sözü aldı:
3 “Kendimden gayrıya emir vermedim, hiçbir sofrada somun
sormadım; ne verirler aldım, nerde dururlar güldüm, saydığım nefeslerde
DOST sesini duydum.” dedi, YUNUS’um selamladı.
4 “Çiçek-çiçek fistanım, elde yazılı destanım. Dağlara
örnek oldum, yollarda sevgiliyi sordum.” dedi, SARI ANA testisi ile su
başına geldi.
5 “Yaprak, bütüne hizmet için çırpınır; ‘Gölge olayım
kuluna, selam vereyim yoluna’ diye.”
6 Kuzulara çoban olmuş KAYGUSUZ
geldiği yönü bile-bile, aldığı konuya güle-güle, su başına geldi
de, SARI ANA’ya gönülden gelen selamını verdi.
7 “ ‘Adım adım yürüsem, ben o hana varacağım, hancıya
‘Gelen var mı?’ soracağım. Ben de geleyim!” dedi, KAYGUSUZ, SARI ANA ile
yola koyuldu; kuzular, HAKK’ın emaneti sayıldı.
8 “DOST arayan; orda burda bulur, kendinden kendine geleni
bilir.” dedi, KAYGUSUZ ile SARI ANA sürünün başında kaldı, cümleye selam
verdi.
9 “Dört ucunda adım yazılı
mendile, su koysam almaz, çünkü mendil su ile dolmaz.” dedi, HACI BAYRAM söze
geldi:
10 “Ayrı dilden söyleyen, aynı hali alırsa,
senden benden gayrı değil; aynı dili söyler de, seni beni yererse, DOST
ADI’na sahip değil!
11 ‘Var git!’ dedim tarlana, buğdaylar boy-boy
olmuş, Güneş’te cümlesi HAK rengini sarmış, kağıt kalem
verseler, dilinde olanı söylemiş.” dedi, HACI BAYRAM selamladı.
12 “Meram yolumuz; mekan durağımız; makam muradımız.
Korkuya yer vermeden çıkalım yola, diyelim ‘Cümlemiz uyalım GÜL’e’ ” dedi,
ŞEMS sözünü yerden göğe dağıttı.
13 “At ile deveyi birde sarmayız, birinin
verdiğini öbürüne sormayız. Karlı yollardan geldik, çamurlarda izimizi
serdik, cümlesine sorduk; ‘Yolun, kimin yoludur?’ Denildi ki; RABB’imin’
Aş diledik, baş verdik; AŞK diledik, düş gördük. Dağda
yolda, cümle taşlara sorduk; ‘Gelenden mi alırsın, gidenden mi bulursun,
kendin kendinle mi olursun?’ Cümlesi ‘EYVALLAH!’ dediler, kendi ÖZ’lerine
kendileri katıldılar, gittiğimiz yollarda her adımımıza atıldılar.” dedi,
ŞEMS selamladı.
14 “Ay doğdu Güneş’e selam verdi,
yıldızlara selam iletti; her dalda öten kuşa, ‘Duyduğum O’ndan!’ ”
dedi, MERYEM sözü aldı:
15 “Korkuya düşmeden verdiğine uydum,
gönlümde RABB’imin SESİ’ni duydum. O SES bana dedi ki; ‘Sana kötü diyenin,
dostluğunu kayırma; sana katı diyenin, yargısına katılma! Seni BİLEN
yarattı, TOKTAY ile bezetti, yönünü gününü tez etti. Gülesin her gününe, selam
veresin her yönüne!’ Yamaya dikiş vurdum, açık olanı sırladım, gönlümü
cümle ile BİR’ledim.” dedi, MERYEM selamladı. (‘Açık olanı sırlamak’ nedir?) “ ‘Doğumda oyun!’ diyenlerin,
gördüğüne selam verenlerin, gözlerine perde verdim. EYVALLAH! Selam olsun
cümleye, selam olsun, her kadın kendinde olan latif hale uysun!” dedi, MERYEM
selamladı.
16 “Kavgayı, dağdan taştan gelen
bilir; taşlar ile, çalılar ile savaşı olur, güzeli seyirde bulur.”
dedi, SARI SALTUK sözü aldı:
17 “İğde dalı verimlidir,
çiçeğinde güzellik sorunludur; ‘Miyyar var mı?’ diyene sözümüz, kendi
kendini bulmakla zorunludur! İğdenin çiçeğini tütsü yapıp
yaksınlar, kuyuya söz edenler dönüp deryaya baksınlar! YEMEN’den sözü aldık,
YAR ADI’na size verdik.” dedi, SARI SALTUK selamladı. (İğde çiçeğinin tütsüsü, neyin şifası olarak
verildi?) Bunalım giderir, bol iğde yersen baş dönmesini
giderir. Günümüz sayıyadır, gönlümüz konuyadır. Yumuşak geldik yola,
RABİA ile girdik kola.
18 “Çanak çömlek topladım, çamaşırı
katladım; gönül SEN’den SANA’dır, HAK ADI’nı güzelden güzele topladım; bakmaya
kıyamadım, taşa toprağa koyamadım, kulu oldum, var ettiğine
doyamadım; RABB’im SANA sığındım, gölgede duramadım.” dedi, RABİA
selamladı.
19 “Fakir zengin bir lokmayla doyarlar, fakir
zengin bir hırkayı giyerler, fakir zengin HAK ADI’nı bilirler, HAK YOLU’na hep
el ele gelirler.” dedi, HAMZA DOST sözünün tartısını cümlenize serdi:
20 “Dört duvar bir mekandır, dört hal de bir
makamdır, dört GÜL de bir zamandır, MUHAMMED hem evvel hem son zamandır,
DOST’luğa misal değirmende akan sulardır. Bir-bir aşırır, akan
suda taşırır; mayasını bilenin, gönlünde RABB’ini bulanın,
eşiğine getirir, beşiğinde bitirir.” dedi, HAMZA DOST
selamladı.
21 (6 Eylül 1985
tarihli tebliğde verilen; “Dört kapının BİR’lediği, dört
Kadı’nın zorladığı, dört nehrin gürlediği dumansız günün
eşiğindeyiz, hayra gelen olayın beşiğindeyiz, elden ele
bağlanan düzenin kuşağındayız!” paragrafın açıklaması mıdır?) EYVALLAH!
22 Dört hal: 1) O’ndan geldiğini bilmek.
2) O’nun ile olmak.
3) O’nun ile dolmak.
4) O’na gideceğini bilmek.
ALLAH’ıma emanet olunuz.
ALLAH’a ısmarladık.
LÂİLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜR
RESULULLAH
|