2 Kasım 1985 Cumartesi 

(Sözlü Tebliğ)

     RABB’in DOKSANDOKUZ İSMİ, ADEM’e nasip olmuş.

1 S: (GARİB’e hitaben) Sen, ADEM’i nasıl yorumluyorsun?
  C: ADEM bütün İSİMLER’in gerçeğini bilmiş, biz ötesine gayret etmemişiz.

2 S: Biz, ADEM’in bildiklerini bilmiyoruz?
   C: Evet. Bilmemiz, öğrenmemiz için her şey açık.

3 S: HAZRETİ MUHAMMED’in durumu nedir?
   C: KUR’AN’ı yazan o.

4 S: CEBRAİL’e ne ihtiyacı vardı?
   C: Ruhun, araca ihtiyacı olmaz.

5 S: Bedenli halde iken mi, serbest halde iken mi?
  C: Güneş’e çıplak gözle bakamazsın, ateşi elinle tutamazsın. RABB’in RESULÜ’ne muhabbeti, RESULÜ’nün RABB’ine merbutiyeti ezelden ebede kadar olduğu halde, gine de O’na bakabilmesi için gözüne yeşil perdeyi örtmesi gereklidir.

6 S: Perdeden murad, CEBRAİL mi?
   C: EYVALLAH.

7 S: CEBRAİL, ona perde mi oldu, onun NUR’unu ateşten korumak için?
   C: ADEM’e yedi rengi şal yaptılar, sırtına örttüler.

8 S: Yedi perdenin açılması, insanın sırlarının açılması mı?
  C: ‘Gözünün gördüğü yerde, aklının erdiği günde; her birini al, talip olana ver!’ dediler, insanda yedi hevesi ADEM ile inşa ettiler.

9 S: Yedi hevesi isimlendirir misiniz?
   C: EDEP, MUHABBET, ASALET, ADALET, SAHAVET, MERHAMET, ŞAHADET.     (‘Şahadet çıktı. Edeple başlayıp, şahadetle bitirdi.’ diye konuşulur...) Yedi renk her kulun arkasından koşar, kimi gönlünü açar, kimi ‘Bana ne.’ der kaçar.

10 S: O kaçış ve açış; bizden mi, O’ndan mı?..
  C: İşte; CAN kaçtığı kadar senin düşmanın olur; o gün geldiğinde, pişmanlığa düşülür.

11 S: Ruhu mu?
    C: Her çiçek bir rengine bürünür, sevgiliden gelen ile görünür. Sesime şahit kulağımdır, sevgime şahit ÖZ’ümdür. ‘DOST.’ dedik çağırdık, fidanlarda eğilenleri gördük, ‘RAHMET ALLAH’ım!’ dedik. YAR gelir, cümlede hazzı bulur. Çam dalına ermiş eli, yakasına takmış GÜL’ü. Yapraklarını saydım yedişer, adlarını okudum EHLİBEYT. Naz etmeyelim. Hazzı ile bulduk yolu, kul ile eğittik kulu. Seni beni birledik, genişleyen yolda cümlemiz gürledik.

12 S: ‘Emanete olunuz.’ denmekle, ne demek istendi?
  C: Emanet; olduğu yerde korunan, emanete; halden hale bürünen.

13 S: Niyazdan, eyleme geçiş değil mi?
   C: Dilenen halde görünen. Aranan yolu aştık, bilinen yola geçtik. Durmaktan sakınalım, gelen RAHMET’i dökünelim. (‘Salı gecesi de RAHMET’i boldu.’ diye konuşulur.) Gördüğümüz çehre, olduğumuz çevreye RAHMET yağar, yağar. Her an şahadetleyiz. (Bir can ekler; ‘Makam-ı şuhut= görünen makam.’) Durmayalım, elimizi başımıza vurmayalım.